on dört şubat eskisibuğulu bir cama en çok senin ismin yakışırdı gönlüme olduğu gibi ama yazmadım yitip giden sesin için bir İstanbul portresinde uykuya iki ayrı şehir gömdüm elimde değildi ki işte Tanrının ve çocukların yüzü sihrini kullanıyordu böcekler üstünde her canlı aşk bir çoklarının cinayeti yaz da gelsin diye ruhumun narenciye kokulu ölümü ben yalnızca onun diline eşlik ettim çarmıhtan diri giden dönecek diye nasılsa bir gün unutmak ikimiz için hayr uyutmak koynumuzda iyiliktir ellerimizi yoksa gözlerini duvarlara sakladıklarımı asla yazamazdım kırk altı şubat gördüm ben hiç böyle üşümedim başka bir ömrün yarasına derininden yüz sürmedim olsaydı yanımda yamacımda illeti hayata dair tek bir iz’in uyanmak isterdim göğsünde nasıralı annemizin |
hiç böyle üşümedim
başka bir ömrün yarasına
derininden yüz sürmedim
olsaydı yanımda yamacımda illeti
hayata dair tek bir iz’in
uyanmak isterdim göğsünde
nasıralı annemizin
FİNALİN GÜZELDİ
TEBRİKLER