2
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
2423
Okunma
tevekkeli sıçradılar hayatın akışına
inleyen yakarışlarla sakat doğumlara yattılar
sayılamaz oldu sancının evresi
suların daralan kanalında başlarken çırpınmalar
saçları hüsran kokulu, umutsuz çocuklar doğurdular
kolları bacakları gömüldü çamura
koptu kasırgalar
sürüklediler yalanın anahtarını loş bakışların ardına
kalıplaşmış sözcükler döktüler yosunlu basamaklarına
sözlerinde kurşun
kulaklarında zincir şakırtıları
ışığını söndürdükleri enkazlarda
pembe düşlerine esirler aradılar
merhameti kuruyan ağızların boşluğunda
girdikleri her oyunda
onlar
kendi sonlarını yakaladılar
katil kimdi
kurban kim
ezelden beri
ruhum vahşet oyunlarını hiç sevmedi
telaşlı bir hayatın koynunda hevesleri yontup heykel yapmak
ve üstüne umarsızlığın kokusunu yaymak, bana göre değil
bana göre değil karanlık ormanlara dalmak
gizlerin küpü ben değilim ki
ne fareyim
ne de yılan
hiç süzülmedim otların arasından
her gün ışıldayan güneşi doldurup keseme
cıvıldayarak kuş gibi enginlerde uçmak
ya da kayaların ardına saklanarak siperlere yatmak harcım değil
elini kolunu bağlamayı ve kamçılamayı bilmem
hiç bilmem söylevleri- savları
hiç döndürmedim hayatlar üstünde
umut öğüten çarkı!
07/02/ 2012/ N_Erol