YALNIZLIK...
Milyonların içindeki yalnızlık çok ağır geliyordu…bir yabancı ele gidiversem,adresi belli olmayan bir sokakta dolaşıversem yine hüzünleniyor ,olduğum yerde birikmiş kum yığını gibi yığılıveriyordum…
Ben yıllarca ateşi içinde ve yanı başında hissederek yaşadım….bir kibritin yanarken dışarıya verdiği kav kokusunu bilir misiniz?evet ben çok iyi biliyorum…ve yalnızlığa sıkılan silah seslerini… sanki birazdan yaşam duracak az ötede havuz çukurunda biriken kireç taşı patlayıverecek ve ben yok oluvereceğim…başıma ağıtlar mı yakılacak.acaba kim yakacak?biliyorum yalnızlığa ağıtlar feryatlar dökülmez…çünkü biz milyonların arkasında bıraktığı siyah bir istik…kimse bu lekeyi fark edemedi.öylece kalakaldı ve bir sürüngen gibi tozlu yolarda kimsenin haberi olmadan yaşama en güzel türkülerimizi besteledik… Bizler sadece rüzgarın uğuldayan ıslık sesiyle büyüdük….ve cigaramızdan çıkan zehir zemberek buğuyu tattık…ara sıra paket sayısını yaşama inat üçe beşe çıkartıyorduk…ciğerlerimiz yanıyordu…gözlerimiz pörtleyene kadar aksırma ve öksürmeler tutuyordu bizi… tüm bedenimiz yangından kaçan birinin sardığı canhıraş telaşı gibi tir tir titriyordu…hangi yana kaçsak tek başımıza kalıyorduk..ve eskimiş ceket cebinde sakladığımız şarap şişemiz…en yakın dostumuzdu kırmızı şarap..onunla teselli buluyorduk…ölümüne içerken bile yüzümüzde tebessüm eksik olmuyordu… ve gece iki sularında düş dünyamızda büyüttüğümüz yaren ile birlikte kafa hoş fizanı arıyorduk.. “ kim Amerika’yı keşfetti?Paris’te barikatlar kuruldu…üç burjuva krala bağlı askerlerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti”…derken yaren “boş ver” diyordu. .”en güzel duygularımız denizde yani mavi bir boşlukta saklı gel el ele tutuşup ta koyu derinlere gidelim” derdi.. ve mavi yalnızlıkta buluşuyorduk…o narince kırmızı dudaklarından insanlara inat yalnızlığın en güzel şiirleri çıkıyordu..okudukça al al olan yanaklarından asi bir isyan meydan okuyordu….sonra dinginleşiyor tomurcuk tomurcuk güller filizleniyordu… ben ise kabaran bir dalga oluyordum…çığlıklarım yeri göğü deşiyordu…. Böcek olup toprağın içine mi Saklandınız? Sizi köstebekler Bir gözünüz görmüyor sizin Kahpelik alnınızın ortasında mühürlenmiş Öyle bir mühür ki Silmek istesen silinmez Siktir çekmek istesen Şap diye yanında duracak… Ulan sizi kokuşmuş yaratıklar Güneşi esir mi aldınız Her tarafım gölge çünkü Yaşamı satın mı aldınız Yanı başımda kimse yok çünkü Yüzümün şavkı parlamıyor Alacayı aysız mı bıraktınız yoksa.. Her şeyi anladım da Yareni mi benden niye aldığınızı anlamadım… Yaren’den ne istemiştiniz Sadece o bana kalmıştı yitirdiklerimden Benim için çok şeydi.. Usumda sakladığım kayıp bir haritaydı.. İstediğim zaman açar Onu satranç taşları gibi dizginlerdim… Ve mat olduğum zaman da şiir kazanırdım…. Usulca ağzından şiir şakıyordu Bilmediğim diyarlara göçüp gider Esrar buğusuna esir kaldığım gibi esrikleşirdim… Günlerce ayılmazdım Yalnızlığımın türküsü durmadan kuş sesi gibi Şakırdar dururdu… Ve ben mayın tarlasına dönüşürdüm… Her tarafım yalımdan barut olurdu Bıraksalar patrona Halil isyanı gibi kanlı olurdum… Bağışlayın beni Köpürdükçe alev oluyorum… Artık şafakta yok Artık yarende yok Artık yarende yok… Yok ulan yok.. Yok ulan yok.yok yok yok…. Rahatladınız mı şimdi Aydınlığın şerefsiz düşmanları… Yalnızlığa tüküren Kahkaha sesleriniz yüreğimi deştikçe Dirim dirim zuhur oluyorum.. Zannetmeyin bu size kalacak, Birazdan hışımla köpür köpür köpüren gözlerim kınından çıkan keskin kılıç gibi sıcak bir kan buğusu olacak… ve belki bir gün ağaran saçlarım ve acılı yüreğim tüm bunlara yenik düşecek.. yenilgiyi sevmediğimi siz de biliyorsunuz, yareni, şafağı ve her şeyi mi çalan alçaklar ben yalnızlığıma düş olan yereni ve yitirdiklerimi özledim şimdi derin bir maviye gidiyorum yaren orada capcanlı ve usulca kollarını açmış beni bekliyor size olsun ulan size olsun. Tüm karanlıklarınız Eminim bir gün yanardağ benim gibi sizinde içinizde patlayıverecek Ve beni o gün anlayacaksınız Anladığınız gün ben de kayıp bir kent gibi Tarih olacağım, Bazalt taşlarında süslü sedef kakmalı yarenimle birlikte… Sizinde aydınlığa sıktığınız kurşunlarınız Mezar taşlarınız olacak Rezil oğlu reziller….ulan… |