Yalnızlık
Yalnızlık
Sevdamın kalbinden sürgün yediği gün Gül kokulu baharlarım yıkıldı Kalbim yalnızlığın açtığı vatana Bir mülteci olarak sığındı Sevgilinin siması çizilmiş semasında Hep hasret bulutları dolaşır Sessizliğin hüküm sürdüğü doğasında Hayaller hep birbiriyle yarışır Su diye önüne göz yaşlarını koyar Ve sen her gece susuzluğa ağlarsın Ufkunu hep vuslatla boyar Ve sen hep efkarınla yanarsın Zincire vurulur yarınlar Ve ıstırabına kırbaç olur maziler Gözlerinde, kor alevle yandığın zamanlar Cemre olup da, ta kalbine düşerler An gelir çöl olur yalnızlık Çırpınır durursun artık serabında Hükmü vermiştir de ayrılık Onu ararsın akıttığın göz yaşlarında Ayazında kalıp soğuğuyla yanarsın Ayrılığın gurbet dağında Aç kalıp suyuna ekmeğini banarsın Zengin sevdanın o fakir bağında Acımazsın artık mülteci sevdana Ruhun zincire vurulmuştur orda Ölüm düşmeden bu ağır davana Bir kor alevle yanarsın orda Sevgilinin meltemi düşlerine eser de Artık kendini yollarına vurursun Yollarını hep yalnızlık keser de Karşısında artık dimdik durursun Kalbinden akan kıpkırmızı yaşlarla Sen yollarında kan kırmızı güller çizersin Sevgilinin gittiği gün ki yağmurlarla Artık serabını dost edip onula dertleşirsin İsmail Değmen |