7
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1644
Okunma
Düşün ki O
Annesi gittiğinde
Sarmaşık yaprağına küçük şiirli muskalar bağladı.
Sırf yüzü birazcık ısınsın
İçindeki Şubat’lar gitsin diye...
Düşün ki Aral Gölü’nden veya
Kırım’ın tam karşısından güneşe baktı.
Bir sabah uyanır uyanmaz cam kenarında
Umut için
’Lütfen gel!’ için
Günebakanlar gibi yaşadı.
-Kül, ateşin esaretinden
Bu acıyla kurtulur muymuş?
Bize aşk demeyi öğreten
Ey masum harfler!
Düşünün ki dinler tarihinde ben
Kimsenin bilemeyeceği o savaşı
Bir tek kendimle yaptım.
En çok bu savaşta yenildim.
Eski ve yeni sözcüklerde anarak O’nu.-
Ve bir sabah yanıma geldi.
Bembeyaz leylaklar,
Yaprağın ucunda kalmış bir damla
Su.
Dedim ki:
’Son dediğimiz şey
Bir kırlangıç yavrusunun
İlk uçuşu
Yeni doğmuş kelebek kanatlarında
Sessizce yürüyen renk.’
Dedi ki:
’Güzel düşlerde ve simli dualarda yaşayamadığın için
Senden özür dilerim.
Bu yaralar, bu ağrılar
Bin yıldır ağlayan gözlerin için
Geldim.’
Annesi gittiğinde O
Yatağının kenarındaki duvara
Düşünün ki ’Seni seviyorum.’ yazdı.
Büyük kavimler göçünden bu yana
Soğuk nehirlerde unutulmuş Hun’lu kadınlardan
Daha yalnızdı O.
’Cennete atılmış çiçek tohumusun!’
Diye ağlayarak uyandım bir sabah.
Ne büsbütün düştü
Ne çok gerçekti yaşadığım.
-Ki bu dünyanın varlığını
Bir tek senin yokluğunla hissettim ben-
Bulut gibi kuşlar geçti önümden
Hepsi sana benziyordu.
kıyıdaki adam
Beykoz 2012
5.0
100% (15)