ZEYTUN’DA CAN BİÇTİNİZŞiirin hikayesini görmek için tıklayın BİR ZAMANLAR SADIK TEBA İDİLER Bu memlekette sadık teba (Teba-i Sadıka) adını alan ve en üst düzey görevlerde değerlendirilen, esnaflıkla, zanaatkârlıkla toplumda her zaman seçkin biçimde yaşayan ki, bir zamanlar Romanın, Bizans’ın zulmüne uğrayıp, ülkeleri harap edilmiş, mabetleri yıkılmış, Kralları öldürülmüş, darmadağınık halde kaçak bir hayatı, zavallı bir biçimde yaşarken Türklerin Anadolu’yu almasıyla dini ve milli kimliklerine kavuşturulan ve serbestçe bu haklarını kullanan bir millet, Ermeniler… Osmanlının en zayıf düştüğü, dostluğa en fazla ihtiyaç duyduğu sırada, batılıların, Rusların kışkırtmalarına, ayartmalarına kanarak, Türklerle baş edebileceği zehabına kapılmaları ve Anadolu’da yüzyıllar boyunca barış içinde komşuluk yaptıkları ahaliyi kırıp dökmeye, ırza tecavüz etmeye, yakmaya başlamaları bardağı taşırmış ve o zamanki yetkililerin tehcir yönünde karar almaları gerekmiştir. Bu tehcir kimi yerlerde sağlıklı yürütülememiş ve hiç de istenmeyen aksaklıklar olmuş olabilir; ancak sanki ortada hiçbir şey olmamış da devlet masum insanları sürgüne yollamış gibi algılamalar ve insanları yanıltmalar yapılmaktadır. 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Antlaşması’na göre Osmanlı Devleti’nin “Erzurum, Van, Elazığ, Diyarbakır, Sivas, Bitlis” olmak üzere altı vilayette (Vilâyat-ı Sitte) bir Ermenistan kurma hayaline kapılanlar, 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesinin 24. Maddesini de bahane ederek bu "Altı ilde" özellikle çok kanlı ayaklanmalara başlamışlardır. Köyleri, kasabaları, şehirleri basarak Müslüman ahaliyi insanlık dışı işkencelere maruz bırakarak öldürmek, hayvanları, samanlıkları yakmak, yıkmak gibi talana girişmişlerdir. O yıllarda sürgüne gönderilen Ermenilerin Amerika ve Fransa’ya ulaşanları 70’li yıllarda Ermeni ASALA terör örgütü vasıtasıyla Türk Dışişleri mensuplarını katletmelerini kırk yaşın üstündeki herkes hatırılar. Türk devletinin 80’de aldığı önlemler sonucu bu terör örgütü çökünce aynı hainler başka yollara başvurmaya başladılar. Öteden beri ABD’de 24 Nisanı soykırım günü ilan etmeye uğraştılar, yetmedi, kendilerini I. Dünya Savaşı esnasında ayartan, hata yapmalarına ve beslendikleri çanağa pislemelerine asıl sebep olan Fransa’da soykırım yasaları çıkarmaya yöneldiler. Şimdi tamda Fransa ve Türkiye arsında böyle bir sürtüşme yaşanırken, Türkiye’yi sosyal ve siyasal olarak zayıflatmak isteyenler, hiç de tasvip etmediğimiz bir Ermeni gazetecinin öldürülmesini, onun mahkemesini bahane ederek, birçok aşırı uçla bir araya gelerek, yine batılıların kışkırtmalarıyla Türkiye’ye, dolayısıyla Türklere gaile çıkarmaya çabalamaktalar. Tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi ırken Ermeni olmayıp, ancak çok sayıda Türkiye düşmanı, her çeşit meslekten insanları da yanlarına alarak sokaklarda eylemeler, sözde telin mitinglerinde “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeni’yiz” sloganı ile esas kinlerini kusmaktadırlar… En zayıf anlarımızda dahi bizlerin birlik ve beraberliği nasıl kurduğumuzu unutuyorlar, oysa Çanakkale çok eskimedi, bunlar hiç akıllanmayacaklar, bunlar Türkleri başka milletlerle bir tutup, batının müdahale edebileceğini düşünen ahmaklar… Biz zaten onların hepsinin Ermeni olduğundan kuşku duymuyoruz. Sonuç olarak biz herhangi bir ırkı methetmek, başkasını hakir görmek gibi bir niyet ve davranış içinde değiliz, herkesin az ya da çok etkilendiği olayları ülkeyi bölmek, huzursuzluk çıkarmak isteyenleredir sözümüz; bu memleketi gizli planlarla sözde insan hakları ve hukuk diyerek bölmek isteyenlerin yüzyıllardır gizli mahfillerden emir aldıklarını bilmekteyiz. Hadi bakalım buyurunuz hep birlikte Ermeni olunuz, hiç olmazsa ne olduğunuzu öğrenmiş oluruz, ne de olsa bugüne kadar ne olduğunuz belli değildi. Güneri Yıldız (Elazığ, 20.01.2012) Zaman seferberlikti Zeytun’da can biçtiniz Birlik oluverip de kuşanıp silahları Teba-i Sadık’ayken Sason’da kan içtiniz Kadın erkek demeden yüklendiniz ahları Hücreyi Sadaretin bir arka sokağında Kurdunuz çaktırmadan sultana planları Taşradan gelenlerle bir ihanet ağında Zamanıydı, saldınız ortaya yılanları Ve geçerken Sultana bombayla saldırdınız Hesabınız tutmadı kaçırdınız kıl payı Arkasından dünyayı ayağa kaldırdınız Her yerde aradınız sırtınıza bir dayı Memleketin her yanı ateş düşmüş yanarken Sizler böyle, bu günkü gibi hain idiniz Koskoca bir milletin bünyesi de kanarken Fırsatçılık eden siz büyük lâin idiniz Karadeniz kıyısı, yaylasıyla Erzurum Ağrı, Muş ve Bitlis’te çok vahşetler yaptınız Unutulmaz ebeden; bunu yapmamıştı Rum Rahatlık sizi tepti doğruluktan saptınız Size ne sözler verdi Türk’e gözü kesmeyen Sizler gibi hainle içten vururken batı Ayartıp hepinizi asırlardır esmeyen Rüzgâr mı estirecek sizi korurken(!)batı Gerçekte hepinizin Ermeni olduğunu Biliriz, siz de bilin bize yapılanların Misliyle katlanarak yerini bulduğunu Sonu nedir? Düşünün, yele kapılanların Maraş’ta Ökkeşlerim, kıyıda Reislerim Doğuda Dadaşlarım Ermeni’yi kuşattı Kazım Paşam orduyla sırtlarda obüslerim Üç günlük hevesleri silip, süpürüp attı Güneri Yıldız (Elazığ, 20.01.2012) |
Bu güzel ve her satırı bir tarih dersi, her hecesi '' Hepimiz Ermeniyiz''cilere atılmış şahane bir Türk tokadı olan şiirinizden dolayı sizi can-ı gönülden kutlarım.
Şiirinizin bir yerinde de belirttiğiniz gibi Türkiye'de ilk Ermeni olayları Sason'da başlamıştır. Zamanın Padişahı II. Abdulhamit'in o bölgelerde Hamidiye Alayları kurmasının sebebi de Kürtleri Ermeni saldırılarından korumaktır. Çünkü Ermeniler ilk katliamlarını kürtlere karşı yapmışlardır. Bütün bunlar ve daha nicesi gözler önündeyken bazı kendini bilmez ve kendilerine kürt diyenlerin '' Türkler hem Ermeni hem de Kürt katliamı , soy kırımı yaptılar'' demesi ne kadar acıdır değil mi? Bir başka acı da Yetimler Babası Kazım Karabekir'in adının neredeyse unutturulmaya çalışılmasıdır. Ve de II. Abdulhamit'in hâla bazı soysuzlar tarafından ''Kızıl Sultan'' olarak lanse ettirilmeye çalışılması.
Konuya değişik bir noktadan bakan '' Hasangala'lı Deli Yusuf ve Beykoz'lu Agavni Mohakyan '' adlı yazımı okumanızı tavsiye ederim.
Ellerinize, gönlünüze, emeğinize sağlık değerli arkadaşım.
Selam ve saygılarımla.