SON MEVSİM 22. Sen ki; sessiz yağmurum, hani gök çatmasa kaşlarını çakmasa ürküten şimşeklerini ve ateş çıkmasa bulutların gözlerinden gayet inandırıcı gelme isteğin, hissettiğim.. Yağ o halde ne bekliyorsun, toprak gibi susamış sana suskunluğuma benzer Her geceye sürülen özlem yüklü damlalar biriktirdi, Adına nasıl sözler(şiir diyorlar) büyüttü yürek bilmiyorsun? Sen ki, ey sancım, tabiplere sual olunmuyor diyemiyorum ki sorma ne haldeyim ? Sorma tutunamadığım ellerinde biçareyim ıstırabı anlatmak öyle zor du ki derde deva bulmaktan daha da zordu.. Saplanmak kendi kalbine, ve bütün çıkış kapılarını mühürlemek içerde, her seferde öldüren sonra yeniden dirilten o yitik sevgiyle inadına yaşamak.. ’Gel yeter ki ! Ebruli sabahlara aksın inciler sonunda düşüm gönlünden düşürmeyenim, her derin bekleyişimde hercai menekşeler açar dalımda bir bilsen, durmayan zaman gelmesen de korusun ellerine düşen satırları, varsın izlerin kalsın geriye ne çıkar ki; yadigâr bilir sarılırım..’ Çok zordu, kendi hücreni ellerinle inşa etmek, her eklenen taşı, neredeyse çöllerden taşınan kristal kum taneleriyle birleştirmenin değerini sen bilebilir misin? Bilemezsin ki, ah bilmek de b’aşka erdemdir çünkü... Feyza muhurlu Bir eflatun.. 5 Ocak 2012- 01:30 İZMİR |