asiben çağladıkça sen durul bilmiyorsun sana vurulduğumda bir göl gibiydin yeşil ve durgun ve dizlerinin üzerinde kenetlenmişti ellerin biliyorum hiç hissetmeyeceğim avuçlarımda ellerinin terini bir top kar ile yetineceğim karı eritip avuçlarımda ellerimdeki nemi ellerinin teriymiş gibi düşleyip sevineceğim bunu yapmak içinse ben hep karın yağmasını bekleyeceğim. ben ağladıkça sen durul bilmiyorsun sana vurulduğumda bir gül gibiydin al ve asil ve gözkapaklarının ucunda kirpiklerin yere doğru eğiliyordu biliyorum hiç silmeyeceğim gözlerinden süzülen tek bir damlayı bir camın buğusuyla yetineceğim ve kirpiklerine dokunabilmek için camlar buğulansın diye hep mevsim gözetleyeceğim. ben yalvardıkça sen durul bilmiyorsun sana vurulduğumda bir kuğu gibiydin narin ve vakur ve dudaklarında o gülümseyiş içimi eritiyordu biliyorum hiç öpmeyeceğim hiç bilmeyecek dudaklarım gülüşünün tadını bir düşle avunacağım ve o düş için ben hep en zifiri yerinde gecenin... kaybolacağım. ben yaşadıkça sen durul sana vurulduğumdan beri asiyim bir resim var bakmayı çok sevdiğim yeşil ve durgun bir göl suyun üstünde kuğu bir de gül... ne zaman seyretsem bu güzelliği duruluyorum anlıyor musun? JD/ narçiçek/ 99 |
hiç bilmeyecek dudaklarım gülüşünün tadını
bir düşle avunacağım
ve o düş için ben hep
en zifiri yerinde gecenin...
kaybolacağım.
***
Tanıdık olan ne varsa tanındığı anda ki kadar tadılası kalmıyor.
Zaman; bizden eksilttikleriyle ve bize ekledikleriyle çoğalıyor.
Anlamlı, güzel bir şiirdi.
Saygılarımla,
AsabiŞirin tarafından 10/5/2007 11:25:59 PM zamanında düzenlenmiştir.