Aşk dönüşü olmayan yolduraşk; hasrete alazlandı gazabına uğradık sessiz sokakların dumanlar simsiyah çöktü üstümüze yollar sarpa sardı şerha şerha yaktı içimizi ayrılmak zorunda kaldık bu ilden naz ederken toprağa bedenimiz sayfaları doldu ömür defterinin yürümedik yürüyemedik sur’a yalancı! riyakâr! hırsız! insanların melanetine uğradık ayrılmak zorunda kaldık bu ilden miraca çıkmak üzere sevmiştik güller dalında solacaktı sabrımız mayalanmıştı aşk sanrısında dünya sürgünüydük nihayet me’vâ sularında akışkandı anaforlar kırılmayacaktı ay ışığının umudu yâd eller almayacaktı sevgiliyi ayrılmak zorunda kalmayacaktık bu ilden gözlerimiz yansırken bir şarkı mırıldanacak aldırmasak da tatlı tebessümle hülyalarımızda canlanacaktı sevgili güneş yanığı gibi acı zevke dönüşecekti sönecekti mutluluğu çözülecekti alacakaranlık gitgide bir ceylan suskunlar iline gelecekti feryadı tutuşturacaktı avcıların nefsini yalın tepelerden ne haber şimdi ölüm ne kelime ceylanım bu ilde yaşamak av oldun demek anılarından yoksun kalmak ayrı bir ölüm dönüşü olmayan yol geri dönülmez çünkü bir tadımlık hazdır ömür |