Gelincik Yürüyüşüsokakları ekşiyen duygularımın ayak izleriyle dolu şehir söylemiyor takvim yaprakları döküldükçe güzelleştiğimi eskidikçe tarihim dünya kirlendikçe hüznün sarısına bulanan saçlarımdan delice bir rüzgar geçiyor yakasına yapışıyorum saat kulesinin akrebin neden insanoğluna acımadı hayallerimizi yel kovdu soruyorum neden sustu herkes kendine bile Tanrının emrettiği aşk akarken damarlarımızda gizler boyu geç kaldık bir şiirin ilk mısrasını düşünür kadar sessiz... kanunlarca izlenen kaderciliğim ıslah olmuyor yine sessizliğim uyanıveriyor bir gece tepiniyor içimde yaşam ilkel bir acıdan asi bir öyküden geliyorum tüm yaşadıklarımı bir keman teline sığdırıp gecikmiş baharları arkama takıyorum yanıma almıyorum yarım bıraktığım kitapları hiç bir sayfayı doğru okuyamamışım yeryüzü yorgunu bulutlarla telaşlı martılarla kör bir dilenci gibi seyretmişim uzun geceleri kendimi arayarak sana sakladım içimin leyla yanı sana yakın öper misin gözlerimden tozlu bir sızıdan başka hiç bir şeyim kalmaz suskun resimlerden toplarım bakışlarımı kozasından çıkan bir kelebek gibi korkarım önce üç günlük ömür çağıra dursun intiharı çözüp kanatlarımdan beni kırlara götür bir gelinciğin güneş çizgisinde yürürüz yürürüz gün boyu geride kalır rüzgarların pişmanlıkları ayışığı nasıl heyecanlanır biz geliyoruz diye eleele türküler söyleriz şiirlerim mahşerde ağlasın papatya aksın gözlerimizden koklaşırız.. |
aşk
hep geniş zamanlı
Sevgimle