3
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1134
Okunma
her yaşam sonrası ölüme yürür
o dipsiz fısıltıya dökülür şeffaf gençlik çağı
boyunda kemend gevşer biraz ölgün
sefer hâyaleymiş meğer ezel ebed arası
izdir o yanık; el ve ayaktı yanan
billurdan ateş deryalarında
düş/müş sine-i sad silindi alnın yazısı
varlık yıldızı yürüdü hakkın divanına
o sırlı mânâ ki çözülemedi!
hâin nefis vebâlidir bir çelmelik ölümün
gözlerini bağladı mayaladı zevkleri
tepe taklak yuvarlandı; zamanın sırlı ağında
sızılar denizinden
bir yağızlık lahza; süpürür yalnızlığı
dirilişi bekliyor herkes; açıl kâinat!
Nar’ı ateş girdabına mağlûp her diri
zürriyet o vecde râm olsun!
kimseler kalmasın yeryüzünde
İçine girsin hicab o hâin kızıl korun
ufukların kutlu sesiyle dursun aciz kalp
yansın sızan ışıklar gibi tenhada
irin olup aksın fâni zevkler
çarpışarak çekilsin mavi gecelerden
saçların kırılmağa durduğu kırgın bir mevsim
orda feza darlaşır korkunç uçurumlar
şehrayin bir şölen çümbüş alanı
berhavâ ağaçlar berhavâ huriler
sığmaz dipsiz çukura sükûtu süzülür
bütün âlem en baştan münzevi yani
ve hükümdar olunmayan âhıret
gidiyor diriler
yüzgeçleri açılmış
kararmış aydınlığa.
5.0
100% (11)