Nar'ı ölümŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Nazım hikmetin cezaevi yaşantısından esinlenen şair paşakapısı cezaevinde ölümle yüzleşir..
bir çizgiyi düşsel karelere ayıran şair (belki de şizofreni) köşelere ölümü yerleştiriyor berzah girdabında kırılıyor kalem firarisi yazılacak en yiğit destana ey, kuşatılmış merkez mihveri! ey, vuslata özgürlüğü asılı kalmış! gölgelere tasan yağsın her gece zevke ızdırap konulunca güzel paşa kapısı ancak dördüncü kat kaçak bir harçla kundaklanmıştır ve düşüm hanesine malzeme ofisinden bir devlet defterine yedi yıldır ikramiyeli emeksiz kazılmış yazılmıştır adı taşınmaz sorularla savrulup yüreği gülerken ağlar her seher vakti aşk’a beyazı yürüyor yıldızlar bir bir nöbetteler hâlâ çağırır o paşakapısı ıramış penceresine sevgiye adadığı yâre adadığı turnaları ecel yansırken sırlı parmaklıklara turna kanatlarından iner merdiven kurup mırıldanır bir şiir gökyüzüne mühürleyip asmıştır martı sesi eşliğinde virüslerin şairi (ben artık yalnızca kendimin kâtibiyim) şerha şerha akar deniz gemileri kendi mahur seyrinde tavana düşen seslerin ve çişin alfabesini ivedi çözümlemiştir özel bir değnekle sessizliği konuşur kesik kesik zaten yatamıyor uzun âşık ellerini seviyor hayaline felç kulesi Kız inmiş ellerinin önünde bu adam bir gazeteye ancak kendi ilânını son verebilir en çok dilini kesmeyi düşünür bir insan suretinde ben beşinci kat müşaviriyim (yeni alt katın ve kendimin biricik müellifi) ısına kart bastırıp tanrım ne korkunç! ey köşeler, sonsuz kat sakinleri! şimdi ekmek ve fare zehir’ i unutulmuş masanın üzerinde alazlandı şair inkisar bakışlarla ruhu tarumar neşesi intizar yol göründü suçluların en fanisine bütünken bölünmüş yenilgiye uğramış ölüm sunulmuş damarlarına âzraile tekmil veriyor (ben yerin ve göğün can alanıyım tanrının biricik sevgilisi) ey şair, duyuyorum kalbinin serzenişini zülfüne iniyorum çiçek çiçek beste beste Nar’ı ışığın yandı vuslatın batışı bu dem salıver ruhunu mor şafağıma gözlerin sesin sevgiliye armağan |