hep geçen yılda kalıyordu narkızakşamüstüne örtünmüş ritimsiz bir melodi anımsatmalarla avutur muydu aşk değirmeninde eski/yeni suskun ve yorgundu rüzgar sislenen ruhuma çekilmiş öyküsel manzaradan bir çift göz lekesi aktı dudaklarıma hatalarımla yılları mırıldanıyordu inzivalarıma zamanın çökmüş duvarlarındaki ıssızlık isyan/kârlıydı perişan kıvrımlarında kesik hançereli nedamet uyanmalıydı sır yüzünde bir şairin yönet/seline kapılmış aşkın hatrına tüm pazarlar hayatın sukûn yanıydı karşılıklı aşklar gibi yüreklere işlenen yıl dönenceli mutlu resimler çizerdi takvim yaprağı ve her istasyonun kalabalık umuduna asılırdı hayaller gizlerinin bahçesinde alımlarla büyümüştü narkız acı sular içmişti kadınlığın efsunlu kuyusundan ve ayrılığı tatmıştı otuzbeşi dolmadan hüzünlere sardığı yalnızlık ise bana armağan düşlerim yorumsuzdu bilmiyordum rengini ellerimden akan kan kırmızının yorgunluğu tabiiydi derin bakışlardaki mânânın bir mevsimle yetinmez di aşk/ koştururdu peşinden olasılıkların dünlerine haykırarak sonbahardan sağ çıkan birkaç gazel sarısıyla ayazları yırtıp perişanlığı kaldırımlara satıp yağmurlarıyla yıkadığı yıl gözlerini ocakların aydınlığına indiriyordu seni,bende bırakarak... |