Dünyanın sırtındaki cesetkendini kör karanlığa hapsetmiş âcz içinde bir cümleye ; yüreğin ışıklarını yakıp aynalı fener huzmesi tutamam göz alıcı süslü başlık da atamam// kelepçeli paragrafın kilidini yalnızlıkta üreyen pesimist kalemler açamaz acımak söylemi,yana yana acır hâline/kili külçe toprağın dip katları görünmez nefessiz gömüde.. yerkürenin batıp yokolması dileği hangi zamanlara imlenir tetikçiye silahı verip azmettirene lal olmak tanrının eseri midir insan sorgulamaları insana ait olmamalı (mı) veya gerçekte ve hakikâtte ’insan’ var mı en onurlu yaratık kim ? eşref-i çıkarınca denklemden sular çekilir bedenden imha olur tüm mahlûkat..yalan mı muradımı anlayanlara selam olsun son kelâmda tarihin yazmadığı savaşlardan adım adım gelir efsaneler kutsallaşır vahiyci kitaplarda ve buyur eder ölüm sofralarına sırayla yazgıma bu topraklarda eğildim..zorunlu kederler biçildi ruhum derinliğine yürüyen yaratıklar istilasına maruz kaldı mazlum ve masum dünya kirletildi,hepsi gayri meşru ’devlet’ isimli aygıtlarla.. savaş’ isimleri koydular dilsiz çaresiz çocuklarına öncesi insanla hayvan gücü bir sürü asker ; oklar baltalar mızraklar elbette sinsi plânlar hile ve entrikalar ve dinler mezhepler kavimler ve etnisiteler leğen kemiğinden yapılmış üstümüzde ırklar SAVAŞTILAR ! ve okyanus ötesinden İsrail isimli hilkat garibesi peydah edildi tüm evren sessizdi çünkü uyuyordu çocuklar- hepsi de dünyalı masumiyetin sembolü Filistinliydi... .. Şiiri bitirmek zorundaydım bir makale okudum ve bir sual soramadım tüm inançsızlığımla kendime -müslüman olmuş,ben insan’ım-demiş kime ne !!! ... YARA Acıyla, terk edilmişlikle, üşümüşlükle içimize bakan çocuklar... Bakışları birer hançer gibi saplanıyor insanlığımızın tenine. Yiğit insanları için Gazze cennete açılan bir kapı... Bizim içinse acziyetimizi yüzümüze vuran açık sözlü bir ayna... Kanayan bir yara... Dramatik cümleler kurarak kendimi bir parça rahatlatmak, üstümdeki yükün bir kısmını atmak değil derdim. Aksine bu cümleleri ahir ömrümde acımasızca tepemde çınlasın diye kuruyor, kayda geçiriyorum. Gazze büyüklüğündeki bu yarayla beraber yaşayacağım bundan sonra. Ne zaman kurumaya yüz tutsa, tırnaklarımı geçirmek ve yeniden kanatmak boynumun borcu artık benim. Yolu yok, aldığım nefesler boyunca kanayacak bu yara. Katil israil yıkılıp yok olsa, Gazze kurtulsa, Filistin özgürlüğüne kavuşsa, tarumar olan şehirler yeniden imar edilse, üşüyen çocuklar ısınsa, kederli gözleri yeniden neşeyle dolsa bile ben artık bu yaradan ayrılamam. Sönmesin diye başında beklenen bir kır ateşi gibi ne zaman küllenmeye yüz tutsa nefesimle uyandırmalı, yeniden alevlendirmeliyim bu yakıcı ateşi. Çünkü her şeyi gördüm ve sadece gördüm. O dünyalar güzeli kara gözlerde,o kara gözlerin yorgun, üşümüş,yapayalnız kalmış çocukluğunda çaresizliği gördüm ve bir şey yapamadım. Yerimden bile kıpırdayamadım. Bu yaraya gözüm gibi bakmalıyım o yüzden, çünkü bu yara Gazze’nin tenimde açtığı ama daha da çok içimde açtığı yara... Ben ki, hiçbir şey yapamadım; beni bütün tutan her şeyi parçalayan o çocuk bakışlarını içime çekmek dışında bir şey gelmedi içimden. O kederli ve çaresiz çocuk bakışlarıdır içimde kanayan. İşte bu yüzden iyi bakmalıyım yarama. Ne zaman kurumaya yüz tutsa, tırnaklarımı geçirip kanırtmalı, yeniden kanatmalıyım. ................................................. ...................... .......... Gökhan Özcan 1.02.2024 köşe yazısı. .. |