ESKİ RIHTIMDA
Ey sevgili bir dur da
Dinle bir kez sesimi… Etme hemen öfkeye kapılarak beni ret. Unuttuğun o günler bir gün aklına gelir, Ellerini ovarak, belki içten ağlarsın. “Ah, neden böyle oldu?” Dersin, denize bakıp, Martıların dalışa geçtiği o anlarda. Suya vurup yeniden yükselirken, Dayanılmaz olacak içini yakan hasret. Ve belki de bu hasret, Gözlerinin önüne o günleri getirir. İşte orda dur gülüm, orda derin nefes al; Alırken hatırla ki, bekliyor olacağım. Nerde? Diye, düşünme. Koş, hemen koş; bekletme. Gittiğin günden beri, Eskimiş o rıhtımda, Gelirsin diye bir gün gözlerim hep yollarda, Bekliyor olacağım. Ah sevgili gün olur, şu sesimi duyarak, Gelsen, seni bir ömür taşırım ben sırtımda. İşte böyle bir halde içten konuşuyorken, İçimdeki sen ile, Aklıma geliverdi. Gittiğin o gün neden; Gitme, kal… Diyemedim… Bu deniz; Kaç şaire ilham verdi acaba? Kaç âşık’ı içerden hüzne boğdu; Kaç âşık’ın tükenen ömrünü gördü. Bilmem. Ve kaç âşık gözyaşıyla ıslattı tahtaları? Tuzlu suyla kaplanmış eskimiş bu rıhtımda Kaç âşık’ın rüyasını hüsran etti bu deniz? Öğlen vakti gelmeden, gün tepeyi aşmadan, İçin dışına vurup ve kabından taşmadan, Koş gel, ellerim bomboş. Bitmeyen hasret ile seni öteden beri, Gelecek bir haberi. Bil ki, eski rıhtımda, Beklerken oldum sarhoş… Güneri Yıldız (Elazığ, 14.12.2011) |
Kaç şaire ilham verdi acaba?
Kaç âşık’ı içerden hüzne boğdu;
Kaç âşık’ın tükenen ömrünü gördü. Bilmem.
Ve kaç âşık gözyaşıyla ıslattı tahtaları?
Tuzlu suyla kaplanmış eskimiş bu rıhtımda
Kaç âşık’ın rüyasını hüsran etti bu deniz?
Öğlen vakti gelmeden, gün tepeyi aşmadan,
İçin dışına vurup ve kabından taşmadan,
Koş gel, ellerim bomboş.
Bitmeyen hasret ile seni öteden beri,
Gelecek bir haberi.
Bil ki, eski rıhtımda,
Beklerken oldum sarhoş…
emeğinize sağlık
yüreğin dert keder görmesin güzel bir anlatım kutlarım çalışmanızı saygımla