yaralimanların/ terminallerin/ garların bekleme salonları uğul uğul kalp koridoru/ göz çukuru kuru kirpik dibi/ nemli kıyı kahvesi acı çaya yuva ince belli bardak kalın dudak arasında çatlatılmış ad hasılı... dönüş yoluna düşen postal sesini umuda ekleme salonları alabildiğine ağu/ var gücüyle buzul ellerin deniz üstünde inci derdinde saçların esintisiz mevsimde körkütük yalpalarken bakışların toprağa niyet ufka batarken tırnakların parmak uçlarında sızlayan eti efeler gibi korurken hâlâ ve sesin... martının rahminde sabah sabah doğma telaşına düşmemişken -bir daha- arama beni. -bir ölüyü beklemek- dokunma en pis irinli yaram o benim. JD |