TAŞA DÖNSEYDİM KEŞKEHani, gözlerini gördüğüm Ve özlemle yazdığım mısralar? Hani, okunsun diye etrafa yaydığım o gün Hani, içimde akan dere sevdanla coşarken Hıçkırıklara boğulduğum günüm? Ne olacak? Yüzüme tükürecek yüzsüzler Yetimi soyup soğana çevirmedim ki onlar gibi Ben sadece sevdim... Hani, sevdiğim ellerin... Kınalı parmakların nerede? Başıma sürerken şifa olurdu ya, Bağrımın sen diye yanmasına, Alevlerimi alırdı sinemden. Hani, gözlerimden yolladığın sevdan? Bırak…, dola kollarını boynuma Aldırma; yüzüme tükürsün yüzsüzler Bırak Allah aşkına. Odun onlar… Cehennemde yansınlar. Ben de sende yanıyorum zaten. Hadi yak beni aldırma; yak… İkimiz; ilkimizi bulalım. Bir kaba sığarız inan. Ver elini dolalım… Damarlar bayram etsin. Hücreler eşlerini bulup yuvalarında Mutluca çoğalsınlar. Aldırma; bırak bizi yerenler Yergilerinde boğulsunlar. Hani, gittiğin o gün var ya... Bilsen seni ne çok bekledim. Gelmedin. Beklerken buz tuttum. Taşa dönmek kurtuluşum olurdu belki; Bir damlacık su olsaydım bari. Akıp gider bir yaprağa tutunurdum. Oysa buz tuttum. Mevsim tam da yaz ortası; Şimdi, ne desem? Nasıl anlatsam halimi? Anladım ki hicran dolu bu aşkın tası. Onca sene bağırdım. Çağırdım varlıkların dilinde; çağrılarımı duymadın. İçerden yanarken figan dolu sesimle Davetimi kaç kez yineledim, -Ki hala geçerli- Gelmedin… Yoksa koymadılar mı? Bir yolunu bulursun diyordum oysa. Sonra düşündüm, belki yollar tutulmuştur. Sana haksızlık ettim, biliyorum. Hep gel dedim. Bir kez olsun yerimden kalkıp da Ben sana gelemedim. Kaldım ya tam yaz ortasında Orda buz tuttum… -Taşa dönseydim keşke!- Güneri Yıldız (Elazığ, 26.11.2011) |