ölüme beş kalazamanı sileriz, ölüme beş kala söğüt dallarına asılan yarasaların kan kokusuna gelişini izleriz dolunayın çıkışını ve kurt adamın hışımla koşarak dağın tepesinde ki ulumasıyla zambak gibi açılarak annemin sardığı çilenin kollarımdan kayıp gidişine nasıl da tanık kaldıysam zamanı sileriz, ölüme dört kala sırtımı kuzeye dayayıp ormanın çoğul kalabalığından tekil yalnızlığına doğru arşınlarken adımlarımı sabah yıldızına kayan gözlerime dinlence vaat edilirken garip bir düşe ortak ediliyorum zamanı sileriz, ölüme üç kala haykırışlarımı erittiğim ateşin etrafında son ev sahipliğimi sunuyorum yaramaz sincapların ve ürkek sıçrayış sahibi geyiklerin arasında güneşin ağlayan yüzü oluyorum aklımı parçalayan zifiri karanlığın ortasında zamanı sileriz, ölüme iki kala mora çalan göğün hangi ressama ait olduğunu bilmeden en son göreceğim rengin soğukluğunu gizlerle dolu uçurumdan düşerken bırakıyorum zamanı sileriz, ölüme bir kala değişen rüzgarın kokusunu içime çekerken yanlış harflerin birleşiminden kesilen cümlelerim ve bir türlü doğru basamayan notalarım hayatın ve sonsuzluğun özel baskısıyla yayınlanan manşetlerde yer alırken zamanı sileriz, ölüm anı ve ortalık umulmadık bir biçimde duruluyor benimle gelmek isteyen kelebeklerin yaralı kanatlarını sarmayı unutmuşum ağzıma bal çalan arıların göğsüme bastıran karıncaların aslında cümle mahlukatın huzurunda el yapımı olmayan bedeni tabiatın anası toprağa emanet etmenin huzurunu yaşamakta güzel.. |
Dua selam ve saygım ile her dem