TUTSAĞIYIM EYAHLARIN
sunduğun hicran kadehiyle
yudumluyorum suskunluğu, hüznüme katık oluyor gözyaşlarım, kaçırarak yüzümü gerçeğin aynasından, dalıyorum efsunlu vâdisine hülyâların, güneşe kin besliyorum, kurşun sıkıyorum izine şafakların… züleyha hücresinde örselenir iffetim; duramam yusufça dimdik, o ki; azap meleğim mahkûmuyum çaresiz yüreğimde şaklayan gül dalı kırbaçların… mecnûnla izim kalıyor çöllerde, ferhat olup deliyorum yüreğini dağların, tükeniyor birer birer koştuğum tüm ufuklar yorgun düşüyor umutlarım… giriyorum koynuna gece’nin dinsin diye sancılarım, gece; amansız bir makber münker nekir’i benim ve sanığıyım en çetin davaların... sırlarım ifşa edecekler diye kendilerini içim titriyor tutsağı oluyorum eyvâhların… son çâre deyip sığınıyorum kucağına; ceylancasına tedirgin, kuş gibi ürkek, ve son nefes gibi umutsuz duâların… |
ve içinde kendimizden bir şeyler bulduğumuz ve tutulduğumuz hüzün sağanakları...
tebrik ve saygımla