TRENçıkarak bir gardan çığlık çığlığa son hızla koşuyor bir sonrakine. yolcuların hepsi farklı olsa da, epey benziyorlar birbirlerine. birisi gurbete gidiyor belki, belki sılasına dönüyor biri; öteki bir hapis kaçağı belli, kuşkuyla bakıyor ürkek gözleri. pencere boyunda o küs gariban kiralık evden mi kovuldu acep? yeni mezun olmuş yandaki oğlan, gülücük saçıyor başındaki kep. yığın yığın insan – birer bilmece, yığın yığın yazgı – karmakarışık: kimi gark olurken sonsuz sevince, kiminin dünyası temelden yıkık. hava yağmurlu mu, yoksa güneşli, bora mı başladı, ardından dolu? trenin rayları da, hızı da belli, asla değişmezdir trenin bu yolu. bir gardan binenler bir yere gider inenleri bekleyenler var mıdır? bu tren ki hep böyle, müthiş derbeder, yolculuğu sonsuzluğa kadardır. yıllardır onun yolcusuyum ben yakından gördüm hep seferlerini. yaşama ne de çok benziyor bu tren – ne bineni belli, ne de ineni. |