BEKLENTİyadırgamayın sesimin ürpertici çirkinliğini, boğukluğunu, soğukluğunu yadırgamayın; çünkü bilemezsiniz onu nasıl sersefil ettiğini boşalan her şarjörün, her serseri mayının… nafile seslenişlerin kırılgan fay hatlarında tükettim onun sıcaklığını, dokunaklılığını, kadife yumuşaklığı yitti ölü dağlar ardında, kör mağaralar hırpaladı naif kıvraklığını. dağıttım ben sesimi bilerek, sakınmadan, bozuk para harcar gibi hesapsızca, zalimce… kardeşliği haykırdım savaş meydanlarından, düşenlerin ardından ağıtlar yaktım her gece. yadırgamayın sesimin ürkütücü kirliliğini burukluğunu, vurukluğunu yadırgamayın, çünkü onunla yuymak istedim öfkeyi, kini… onunla arıtmak istedim nasırını vicdanların. insana seslendim insanlığın bittiği yerde, sevgiye seslendim batağından sevgisizliğin; inanarak çağırdım hep serapları çöllerde, dinlerin en adiliydi haykırdığım şeffaf din. ellere seslendim: daha çok el kalsınlar diye, şefkat dağıtsınlar diye, eksinler diye toprağı, sıksınlar diye uzatılan her dost eli sevgiyle, yaşama geçirsinler diye özlenen sanal çağı. yüreklere seslendim, seslendim belleklere, göreve çağırdım evrenin tansıksal iyiliğini; bu yüzden siz, tüketirken kendimi bile bile, yadırgamayın sesimin korkutucu bitkinliğini gam yemem bu selenişler -bir şekilde, nasılsa- bari bir gün bir yerde ufacık bir yankı bulsa. |