DerkenârI k/anıyor mu hâlâ yürekler kenetlenip birbirine tel örgülerle acıdıkça can sarsıldıkça toprak yedi nokta illet şiddetinde tutuşuyor mu telaşın etekleri kaybetme korkusu ile sıradan mı geliyor artık acılar ne anlık unutma terapileri diziliyor ağaç kovuklarından manasız gözlerin umarsız bedenlerindeki kullanılmamış cilalı vicdanlarına sence de kanıyor mu hâlâ yürekler... II gördün mü sende cancağızım dün gece martılar isyandaydı yedi tepe efsanesi cahillerin elinde yetmiş bin yerinden darbe aldı duydun mu cancağızım tellâllerin boğazına ihanet kaçtı nankör bakışlı zombilerin arsızlıkları sarayburnunu aştı vuruldu sırtından vatan şehitlerin omzunda anaların cenazesi kırıldı duygular, söküldü güven göklerden isyana döndü öksüz şehâdetleri tarihin dibine vurdu yeşil şişe kırmızı tesellisiyle istanbulun korkusu içimde denizin karayla tangosu köze basan ayaklar koşuyor su diye ateş peşinde III üzüldüğüm en çok da onlar kanattı içimi kusursuz solmayı başardıkça eski vazomdaki güller kesti nefesimi aklımın konakladığı noktada kimliğini gizleyen güneş de/senli yüzler bir tüy gibi gözümde hayat üfürsem uçacak mezarımı haliçe kazıyor bakışlarım kuruyan kanımda kum zambakları açacak gülce ahvalime solgun gülüşlerim kötürüm sesli kediler tırmalarken aklımı hata ertesi yarınların eli kapımda gözlerimde prangalı ayaklar buruk suskularım dudak kıvrımı derkenâr kimseye kırılmadığım kadar virâneyim kimseye vermediğim kadar taviz heybetimden korkanlar emindi gücümden şimdilerdeyse öyle aciz, öylesine tiz IV beni bu zamanlar için mi doğurdun annem bu zamanlar için mi büyüttün umutla biliyorum duaydı alnıma kondurduğun öpücük bilsen bir de omuzlarımda taşıyamadığım kader boyuma bü/yük - ben ben yine de her şeye rağmen yağmurda yürümek isteyenlerdenim anne korkma ıslanmam kaçmaz yağmur gözlerime çünkü bedenime dar gelen ruhuma duaların perde... 1 Kasım sonrası* |