KÖYÜMÜN ORMANLARI
Bazen eski bir düşü ziyarete giderim,
Gördükçe oraları yanar yanar tüterim, Alevlenir kederim, divaneden beterim, Derin yaralarında, ateşinde biterim, Yüreğimde kül olur köyümün ormanları, Ben yine de o aşkla seyrederim onları. Alır beni hayali, içime hüzün çöker, Renklere hazan düşer, gözümden seli söker, Çimenlerde çiçekler üzülür, boyun büker, Ormanlar da ağlarlar, hepsi gözyaşı döker; Yüreğimde kül olur köyümün ormanları, Ben yine de o aşkla seyrederim onları. Hasretle dile gelir buluştuğumuz yerler, Sevgilin nerde kaldı, gelmeyecek mi derler, Ormanlar ok ok olur, delik deşik ederler, Alev alev yanarak buram buram tüterler; Yüreğimde kül olur köyümün ormanları, Ben yine de o aşkla seyrederim onları. İlk göz ağrım, sevgilim, gönül tahtımın şahı, Neydi bu ormanların, çimenlerin günahı? Yağmur suyundan da saf o çaldığının ahı, Bıraktığın ateşten kurtulmuyor ervahı; Yüreğimde kül olur köyümün ormanları, Ben yine de o aşkla seyrederim onları. Yıllar boyu deryama çağlayan gibi aktın, Aşkla, sevgiyle baktın, sonra yetim bıraktın, O saf duygularıma nasıl bir ateş çaktın? Kuruttun Hastoma’yı, içime yığıp yaktın; Yüreğimde kül olur köyümün ormanları, Ben yine de o aşkla seyrederim onları. |