AH, RÜYA’M!
-O sen miydin, sızlayan şu canımda?-
... Seni koynumda değil yüreğimin içinde Konuk edip ebedi, zambak kokulu tenin Hayaliyle gezerken metruke bir sitenin Ufkunda mütereddit hayaller dokuyorken Tebessümle yatırdım dualar okuyorken Seni yanımda değil yüreğimin içinde Sarıp sarmalayarak pamuk pamuk şefkatle Benim için her zaman büyümeyen bir bebek Gibiydin, bakıyordun yüzüme itaatle Rüzgâr ile savrulan saçanı sandım ipek Gökyüzü kanyonları dolup taşarken nurla Gözler parıldıyordu bekliyorken onurla Gümüş kanatlarıyla martılar çığlık çığlık Uçuyorken gördüm ki her yer bahçelik, bağlık Yemyeşil ovalarla kaplanmış bulutlarla Salkım salkım söğütler altında umutlarla Sessiz akan pınarda kaynayan o gözeydik Uzandık sevgi ile el ele, göz gözeydik Oysa ne çok bekledik zamanın diliminde Umutsuz kaldık bazen bakışırken seherde Sabırla, sadakatle âşıklar ikliminde Oturup dua ettik arada yoktu perde Renk renk iplik olup da kesişip nakış olduk Yollarda birleşirken göründük kavşaklarda Depremler öncesinde yayılan akış olduk Yerle gök birleşince yansıyan ışıklarda Emir öyle mi geldi bilmedik, Sahibinden; Ondan mı bir uğultu koptu yerin dibinden? Sarsılan her kayanın oluşan çatlağından Yukarı çıkmak için acele ediyordun Veda dahi etmeden asırlık yatağından Bilmediğin bir yöne, ecele gidiyordun Sorulsa çıplağından, açığından sorular Düşünmeden atılıp cevaplar veriyordun Geçip giderken hayat suladığın korular Üstünde serpilerek her dem göveriyordun Dal dal yeşeriyordun uzayarak göklere Uçuşurken yapraklar bakıp da feleklere Seni görmek istedim varken henüz vaktimiz Sana söyleyeceğim sözler dilimde kaldı Unuttun sanıyorum böyle miydi akdimiz? Kapını çaldım, eski tokmak elimde kaldı Daldım, iki kapılı köhnemiş bir dünyanın İçinde savrulurken saçlarını Rüya’nın Tutmak için sıkıca, bir kartal pençesinden Ödünç idi ellerim, milattan öncesinden Ve bedenim dönüşüp adeta bir ejderha Olurken, parçalandı yüreğim şerha şerha Bir medusa debisi kaynıyordu kanımda. Ah, Rüya’m! O sen miydin, sızlayan şu canımda? Su gibi akıp gitti üzerimden hep zaman Bazı anlarda, taşta siluetim donmuştu Köhneyip toza dönen anılarım çok yaman Dokunurken, üstüme gamlı baykuş konmuştu Mermere kazınmıştım ellerinle can Rüya’m Sararmış, kuru otlar olmuştu benim dünyam Yüreğimi yontardın ben senin safındayken Ne çok bekledim bilsen elin insafındayken Bülbül olup dalına konup şakıyamadım Onca imkâna rağmen ben sana kıyamadım O yüzden mi medusa olup kanıma girdin? O yüzden mi küsüp de beni ilinden sürdün? Güneri Yıldız (Elazığ, 09.09.2011) . |