Meçhule Giden Çocuk
Bir çocuk yürüyordu, Erzurum’un zemheri akşamında.
Lapa lapa yağan kar ve küçücük yüreğinde dinmeyen efkar……. Bir çocuk yürüyordu ve kar; önce onun kirpiklerini yokluyordu, yüreğine yağıyordu sanki….. Bir çocuk yürüyordu gözleri yaşlı, bir çocuk ki; yüreği hüzünlerle nakışlı…… Beyaz örtülere bürünmüştü sanki her yer; ağaçlar, damlar ve sokakta lambalar…… Buzlanmıştı amansız yollar ile asık suratlı kaldırımlar… O kaldırımlar ki; Nice Aşkların ve çilelerin izlerini taşırlar, konuşabilseler kim bilir neler… neler… anlatırlar…. Civardaki camiler ellerini yaradana açmışlar, suları adeta havada donmuş, çağlamaz olmuştu şadırvanlar……… Elinde okul çantası, bir çocuk öylesine yürüyordu; Gayesiz, bakışları boş ve gözleri dolu dolu… Soğuk değildi onu üşüten; sevgisizlikti!.. Kimsesizlikti... Ürküyordu bir başına yalnızlığa yürümekten, henüz küçücüktü, yaralıydı yürekten!….. Bir çocuk yürüyordu..! Gözleri yaşarıyor, kirpiklerinden yaşlar damlıyordu inci tanesini andırırcasına... Yere değil, içine akıtıyordu gözyaşlarını, bir çocuk yürüyordu kaderine isyancasına……. Paltosu bedenini sarmış, düğmeleri ilikli. Bir çocuk yürüyordu, yılgın-yıkık, yüreği yangın yeri.... Evsiz ve kimsesiz olmanın anlamı işte buydu, bir çocuk yürüyordu ve masmavi gözleri buğuluydu…… Yeni bir gelecek bekliyordu artık onu, nereye götüreceği meçhul olan….. Bir çocuk yürüyordu bilinemeyen kaderine doğru, hiç yaşanmamış, amma yaşanılması kaçınılmaz olan!..... Derken bir ışık yandı!..... -Zafer YANIK- |
kim bilir ne işler gelecek başına, belki kredi kartına borçlanacak
belki haçiz gelecek büyüyünce evine,
belkide aşık olcak hayırsız kıymet bilmez birine,
İnşallah görünmez kalem bu söylediklerimi yazmamıştır o çocuğa ,mutlu geçer koca bir ömrü..
kutlarım üstad