Alında Z'âlim NakışKalem sayfaya çekildi/bir gurup keder vakti…. Ölümle çoğalırken her vakit Nasıl da ayaklandım bu fenadan öylece Oysa benimde hissem vardı kül rengi bir mekândan İki metrelik bahçe… Değil mi ki yazgı İki dudak arası önsöz Alında z’âlim nakış… Akrebin zehrini yelkovana döktüğü vakitleri içsem de yudum yudum Dokuz doğurdum az önce Yüreğimin nisyanıyla Pusatsız bir türkünün dibinde Onca kederi yudumluyorken Sevincim öldü… Ah Yüzümün yokuşlarına tutunan ıslık Yitirmeden yüreğim yumuşaklığını Etime tutunan kederi d/ağlat Çatallı dokunuşla… Salkım söğüt uzanıyor kara bulutlar alnımın ortasına Adımlarıma dökülen telaşa denk çığlıkları düğümleyip Uç uca Suskunluklar çıkarıyorum mısra kürek Yaşamaklar adına… Ah “lekesiz dumanına” sığındığım sigara Göğsümde vurulan güvercinlere Bir halka haber gönder Bir ülke ağlıyorken gözlerim Uzanıp ağzımın ücrasından ç/alsınlar son umudu… Turuncu mevsimlere değmeden dil yarası Kanatlansın Huda’ya Sonra, Ellerimi değdirmeden yüzüme Boğazıma tıkanan bir ihtilalle Boğulsun sözcüklerim Ellerim sözcülük etsin ünlemlerime/amenna Kırık yazıları silip gözyaşlarımla Fikrime kefen biçsin hiçliğim… Değil mi ki Çocukların açlığıyla doyuyor aklım Ve dinamitliyorken öfkemi başıbozukluk Öyleyse Neden öksüz cümleler sığdırıyorum beyaz sayfaya Yüzümde ekimden kalma hüzünle sesimde yara Neden gölgelerini omzuma yüklüyorum Beşiğini sallayan anıların Neden sebep(li)siz gülüyorum Sıfırlarla çarpıla çarpıla Hasret bakıyorum kırık dallara… “Deh dedikçe aklımın eşeğine, yüreğimin otları ezildi durdu gam vakitlerinde” |