Tanıdık Kentlerin Olağan HalleriKentler biliyorum öldükçe daha çok büyüyen toprak kokan ellerinde sımsıcak ekmekler en taze gülüşüyle besteler bir kasketin orta yerinde hanlar, camiler... Uygarlığın anacıl yanıyla ıslanan kaldırımlarında emekler biliyorum marşsız ve de törensiz uzun saçlarıyla sevgilileri vuslata örülmüş ve hasret çeken papatyalar susan yalaklarında temmuz güneşleri alelacele umutların son yakasına ait düşlerde yün çırpan ince bilekleriyle gelinler, güzeller... Düşler kenetleyip beyaz göğe yıkık kentlerin hikayesini dinliyorum erenlerden sazlarıyla birkaç asır şu dağ abartısız enginliğinde salça kokuları her adım başında kendimi görüyorum yer yer ağlamış anaların gözlerine ait asfalt üstü -’bu akşam balıklar buraya göç edecek’ zannettiğim birikintilerde aynı bamteline dokunan alışkanlığında sevdalar biliyorum her köyün kahvesinde Ve kimse inanmaz belki ama her gece girer gibi aynı odadan karanlığa yalanlarıyla sevdiğim bir kuş biliyorum aynı sevgiye ait; hemi de aynı şehirlerde kanıp kanıp alımlı rüyalara daldan dala göç eden kayıp iç çekişlerinde Kentler biliyorum elbette benim de hayalini kurduğum bir takvim sayfasında yırtılan ipek böceği şiirine ait gömülü kırık aynaların yürüyüşlerinde ’tek devrimin aslında kendine söz geçirebilmek’ olduğunu defalarca kanıtlamış sevgilere ait ağlayışlarında kaldığımı itirfaf eder gibi her sabah farrklı şehirlerde aynı yalnızlık ile uyanışımda |
kırık dökük bir suret var
boyuyorum ellerimle
şeklini çiziyorum tükenen özlemimle
şimdi şehrin ışığını yakabilirsiniz
ben gözlerimi kapattım
şiirle efendim...