ŞUBAT-1988
Yıl 1998
Hüzünlü bir şubat alacası Olancası şu? Kederli kışları bilir misiniz Dışı kadar içi soğuk olan Kederli bir şubat.. Ah! Yine yalnızım İzbe bir sokak ortasında Volta atıyorum durmadan Dönüp dolaşıyorum yine aynı kapıya çıkıyorum Aynı kapı numarasına çıkmanın Ne kadar zor olduğunu Düşünüyorum.. Düşündükçe Kurşun izine benzeyen Mor bir kırışıklık oluşuyor Alnımın tam orta yerinde, Gözlerimde bundan etkilenmiş olmalı İçi karanlık dipsiz bir kuyuya benziyor Hatırlamıyorum Kaç kıştan beri fersiz kaldığını… İşte olancası bu yüreği mavi dostlarım, Bir kaşık sevgiyi aradık bu kimsesiz sokaklarda Biz aradıkça karanlık çıkmazın 12 numarası Hep karşımıza dikiliyordu.. Bize usanmamayı Hayat denen kimsesiz, on beş bin yıllık Yaşlı bir ana öğretti… Ara da bir de yaşamın tüm cefasını Hareli gözlerinde toplamış olan Yaşlı babamızdan öğrendik… Evet yıl 1998 idi, Çok çetin ve soğuk yalnızlıklar vardı.. Tekin olmayan sokaklarda avaz avaz Kurt sesleri geliyordu… Gece ikiden sonra soğuk ürpertiler ve telaşlar başlardı… Fötr şapkalı yaşlılar Ve yeni gelin damatlar Akşam olmadan Evlerine üşüşürlerdi.. Kalanlar ise paçavrası kaskatı kesilen Üç beş serseri ve bendim.. Benimde küçük bir mazgalım vardı Yakacak olarak kaskatı donup kalan Kar yumaklarını kullanıyordum.. Ellerim üşüyordu, Ayaklarım donuyordu, Yanımda babam da yoktu Beni ısıtacak, Annem diye çağırıyordum Üç beş polis yanaşıyordu bana Sonra soğuk duvarların kışını Tenimde hissediyordum.. Ayaklarımı iki büklüm edip Elerimi de kavuşturup Sevgi denen sıcak samyelini Düşünmeye başlıyordum Bu soğuk duvarların arasında… Tam ısındım derken Gözleri siyah berelerle örtük Pala bıyıklı haydutlar İçeriyi basıyordu… Elerinde haki rengine benzeyen Kazma sapları ile. Düşünmemeyi öğretiyorlardı bana.. Ben ise her şeye inat eden keçi gibiydim.. Direnmeyi babam öğretmişti bana, Soğuk inşaat odalarında sabahın alacasına dek çalışırken… Kürek kemiklerimin çatladığını çok sonradan fark ettim… Elmacık kemiklerimin ise yamulduğunu aynaya bakarken gördüm.. Avurtlarımın çukurlaştığını annemin özlem dolu sıcak buseleriyle Öğrendim… Erkeklik organımın burulduğunu Narince bir kızla evleneceğim gün Zifaf odasında tanış oldum… Biz yinede inadına yaşamayı bırakmadık Sevgili dostlarım.. Sevgi uğruna nelere göğüs geleceğimizi Adresi belli olmayan Bu arka sokakların soğuk bir şubatında Öğrenmeye çalıştık….ve Allah’ına kadar yürüdük 98’in üzerine Ne kurt sesleri Nede püsküllü kazma sapları Bizi yıldırabildi.... Turan ETGÜL... |