Dudakların ŞarkısıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın ağlıyor musun daha ağlıyor musun uzak mısın hala uzak mısın karanlık mısın yine karanlık mısın unut-a-madın mı hiç bir zaman unut-a-maz mısın yüreğini ne kadar eskittin düşlerinde ve düşüncelerinde Sevinçlerin şüpheyle yaşandığı bu yüzyılda, hep kavga düşünürken gözler çaresiz Tanrılar vardı. Verecek cevapları yoktu...
onun dudaklarının kıyısındayım
asırlar evvelinden beri oradaydım varlığımı farketmesini bekledim orada büyüdüm ben bir yaban kuş gibi tüneyip dudağının kıyısına sarışın sesimle onun damarlarını çağırdım ruhumun ona tutunan sabrıyla bekledim mavice ve kıpırtısız onun yüzünde yalnız istasyonların rüzgarı alnındaki çizgilerde dinlenmeyi unutmuş kervanlar var aydınlığımın bir demet karanfil kokusuyla umudu hatırla-t- ma arzumla dağıldım hücrelerine kalbine bıraktım kendimi rüyaya bırakır gibi gövdemi kimsenin bulamayacağı ıssız şehrini yurt belledim kayıp kentinde çocukluğumuzu aradım unutulmayan masalların dibinde onunla uyudum acımasızlığın gerçekliğinde onunla uyandım savaş arsızlığından dünya eksildi gözümüzde kan kadar ağlamaklı ve çaresiz onun gibi Tanrıya söylendim çoban kavallarından yankılandı her yüzyıl biraz daha uçuruma benzeyen şarkımız yürek toprağımızın susuz kalmış sesi biliyordu nedir tükenmek dünya denilen siyahi öyküde tüm çocuklara onunla beraber beyaz şiirler yazdım karanlık içimizi kemirirken onunla sustum onun dudaklarının kıyısındayım asırlar evvelinden beri oradaydım elimde mavisi soldu solacak bir bulut güneşe hasret uykusuzluğum var kırdım dizlerimi asırlardır bekledim onu onun dudaklarının kırlangıcıyım hiç söylenmemiş göğe b-akan şarkılarım var yüreğine çiçek desenli bir ümit damlatmak için öpüşleriyle kutsaması için kırk yıllık şarabi yalnızlığımı ismime can verecek nefesini bekliyorum |