Avutkan Ayrılıksana uygar bir aşk hecesinden çiçek sunmuştum zamanında gece iyi saklıyordu tüm fahişeleri sokak aralarında yanımdaydın dokunduğum an irkiliyordun küller savruluyordu ayah hizanda ışıksız bir kent hayal ediyordu yüreklerimiz korkuyordun hem de çok tarihin onulmaz çocukları gibiydik sen pembeydin ben de siyah bir o kadar haritalarda hakkını geri alırken Afrika sevişiyordu otlar arasında yorgun secdeler elimle terk ediliyordum doğduğum şehre sen park edilmesi güç bir mekan oluyordun aşka sınanıyordum hem de defalarca belki milyon defa bakışmıştık aynı masada son fasılaya girer gibiydik ülkece ekmekğin en namuslu lokmasıydı sevgimiz seviyorduk gözlerimizi hep aynı renge bakar gibi gökkuşakları çiziyorduk sessizliğimizle bana anlatmaya çalışıyordun yalnızlığı oysa ben daha sen gitmeden tadıyordum hiçbir kimseye yakışamayan bıçak yarasını tüpler patlıyordu kent kent yıkılan ülkelerde devrimler yaratıyordu halk biz soğuk bir beton üzerinde bizimle birlikte yorulan zamanlar doğuruyorduk sen öleceğimi bilmiyordun asla çok defa kaybetmeyi dahi yeğlerken yaşamaya satıveriyorduk entegresi zor umutları aşıklara saçların omzumda yanarken ikindileri güneş bir başka avutkan oluyordu beni biliyordu o da, gideceksin bir gün dün gibi |
Çok güzeldi.saygılarımla...