Gonca Buğusu
Sesimde akşam alacası bir hüzün/gözleri nar bir gonca buğusu
Bilmem ki Boğulmalı mı Sükûtun derinliğine Yoksa kırgın bir ıslık mı çalmalı bu renksiz bozkırın eteğinde… Ey hüzün anne yüreğimin incelmiş sesi Nasılda yakışıyoruz birbirimize… Haykırışlarımın dili gökyüzüne sızarken Ve yanılgılarıma yanılgılar eklerken ömrüm Esmer zılgıtlar edindim Yaşamla ölüm arasındaki ince çizgiden… Taş kadar katı ağırlıkları atıp üstümden Yılgın düşmüşlüğümden sıyrılıp Tıkayıp kulaklarımı baykuş sedalarına Sevgiyi işlemeye heves etmiştim Bu keserken çığlığım… Körpe solukların Çiğnenmiş umutlarını maiye boyayıp Çözecektim gözyaşı düğümlerini Hangi eller tutsak etmişse bulutları göz/yüzlerine Hangi dudak bıraktıysa bu kekeme mimikleri suretlerine Terk edecektik vakti mağrur bir zamanda Muhlis bir talana… Ve çocuk gözlerinde görecektim -belki de yeniden öğrenecektim- Çocukluğu/mu Şaşırarak bakacaktım belki de Bu kırgın Bu dargın uzaklığa… Boynumda paramparça bir zamanı taşıyorum şimdi “Canı cehenneme” derken bencilliklerin Eyvah ki, Ateşinde ısınıyor nihayet zihnimin acizliği Eyvah ki Ökseye tutulmuş umudumun ak güvercinleri Ahdim olsun ey hüzün Ola ki, Geniş bir tebessüm yayılırsa çehreme Ömrümle ödeyeceğim diyetini Ömrümle… |