Eylülden Sonra Orta Doğulubir ismim bir gölgem birde tarihim olmalı ateşin ve suyun mazisinde biraz erselik ah o tenimin ne çok çektiği şark çıbanı mahmuz her düşten eli boş dönerken öğrendiğim kuralsız bu dili kara çalılardan topluyordum çok ellenmemiş bir ay çıtırdarken uzamımda adımı unuttuğumu söyledim size bir nehir vardı pencereden sarkardı durup durup kendini yorumlardı martı sesiydi konuşunca sabah olurdu denize ve biraz insan kalıtı benim ötekine duyduğum baharda ise kesin kolum kırılırdı kalbimden bir daha doğarsam mümkünse sobeleyin kalabalıktan kaçmadan oyun uzadıkça ölüyorum aranızda beni hiç saymayın adımı unuttuğumu söyledim size ve değişmiş kentlerde görmeyeli ak da kara da değişmiş cüceler ve cumartesiler cünup oyuncaklar kalpazanı uzun çarşıda yorgun gözleriyle dışarı asılmış fahişeler yanlış adresin balkonundan genci yaşlısı yemyeşil bir sokaktı oysa burası ve masum aşklara ikindileyin buluşma noktası soluksuz koşardık buralarda el ele değince vaki olurdu ma’na doğrudan doğruya su kokardı kadın erkek söze dokunmuş bir imbat nasılda bulandı sonra sustuk bir şarkının avuçlarında ’en leylim gecede ölesim tutmuş’ eylülden sonra biraz orta doğulu olarak birazda sırlar tarihinde unutulmuş dilim dönemem Mecnun düşlerimden geriye akreple sevişmekten cızırtıyla uyanırken kalemim ve görüyorsun eninde sonunda dönüyorum çöl kızgınlığına silinmiyor ve silinmedikçe bir ülkeden diğer ülkeye örülü bir duvar suyun suya yasak aşkı öteden seslenen bir kumru benim kül defterimde hatırlamıyorum adımı ve sesimi... Eylül_2011 İstanbul __Ünal YİĞİT |