Beklenen Vuslat...ızdırabım, yalnızlığıma ait eski bir dost uzun zamandır aynı oda arkadaşıyız tırnaklarımın arasına yeşil hüzünler taşıyor ruhumu sarsan hafakanlarda tutuyor kollarımdan eski hülyalarımın gece yarısı kuşağında azabında biteceğine dair seraplar çiziyor bir kağıt bir kalem bir de sensizliğim. elemlerim zevkime denk bumerang zincirleri eski köşklerin yeni gökdelenlere nazır sofrası görünmezlik arası hayat kavgasında aynı macera soluksuz kalıyorken dışa sızan nurlardan acılar buğusunda tüllenen manaları dişliyorum ahenkle bir tomurcuk daha açıyor rengarenk gülüşünde her nefesim visaline düş, seni anlatmak derdinde şad oluyor yüzyüze kuytu sokaklarda demli rakslarım çiçeklerin nağmesinde poyrazların türküsü var feryadında bir ömür boyu dinmeyen ah-u zarlar dövünüyorlar her gün gün doğuşuna kadar alevden demetlerinde mum gibi titrerken adım hülyaların mutlu çağlarından mortepeler yıkıyor simsiyah gözlerinde sende ayrı kalışların, sarsılışımın ironilerin çılgın sellere emanet salındığı ovalarda güneş düşerken rahmetinde vuslata ümitlerim sevinçlere eş kasvetinle gerildiğim yalnızlığın vefalı arkadaşında hissediyorum, aynı ölüm yaklaşıyor çöllerimde yeniden ardın sıra dalgalanıyor bayraklar, üstlerinde kırmızı hicranlar dağlar aşıyor, türküleri artık soğuktan buz tutmuş dumanlar sinemi inletiyor daha bir acı, belki de candan olduğu için yollar arıyorum sonra sitemkar halime buruk yoldaş olan ızdırabınla dudağında pembe bir ölüş, zülfün kokusunu jalelerin mührüne gömüyor kulaklarına çarpan uzun bir küpenin en esrik halinde sarhoşunken aynı ölümsüzlük bestesinin hatıratına ait akınlar besliyorum köhne kanatlarında yıllarca ışığımı aydınlatan gözlerin kapanıyor bir muştu ümidiyle mutlaka ’gel’ diyeceğini düşünür gibi bekliyorum hala aynı sabahın mazi denilen kanatlarında her sabah erkenden ... |