Kahır ve lütufKâh bağrına basar, kâh itip kakar, Elinle okşayıp, dille döversin. Perişan halime, gülerek bakar, Bazen hırpalarsın, bazen seversin. Eza versen bile, koymazsın darda, Hayırla şerlerin, gelir art arda, Hakkımda verilmiş, bir hükmün var da, Önce umut verir, sonra dönersin. Bir gün korku verir, diğer gün neşe, Sel sebil şarapla, döndürdün keşe, Bülbülüm güllere, kargayım leşe, Zehirle, kaymakla, balla denersin. Gün oldu dağlardan, yardan aşırttın, Gün oldu düzlükte, yolu şaşırttın, Ben neleri yaptım, sen neler yaptın, Hem-i azarlayıp, hem de översin. Yüzümde gül biter, bir tokat vursan, Cennete düşerim, tuzaklar kursan, Bir gün kanat takıp, gökte uçursan, Ertesi günlerde, yere gömersin. Ağlarken gülerim, gülerken ağlar, Bu halim birazcık sükûnet sağlar, Sonra her yanımı, urganla bağlar, Deryaya atıp ta “batma ha” dersin. Akla sığmayacak, işler yaptırır, Seni bilmeyene beni çattırır, Yaralı; ölmeden, ölüm tattırır, Ardından latif bir, diyet ödersin. 17.08.2011… Mustafa YARALI |