Kırık MisketlerAcılar için isimler gereksizdir. Nerede acı varsa, orası insanlığın bitiverdiği kentlerdir Ne zaman aklıma gelse ellerimin ıssızlığı Mızıka çalar bir çocuk sokak ortasında Sekiz taşa isyan olur bir annenin balkon bildirimi Rüyalardan kalkıp soğuk bir kola şişesinde Dindirilmez hasrete banar kurumuş dudaklarım Meleklerim üzerimden soyuverir hasretliğimi Tavan arası küflenişlerine sararmış resimlerde Güvercinler uçuverir tanımamış sevgililere Dudaklarımı ısırırcasına gıcırdatırken dişlerimi Ağustos böcekleri kurtuluverir eski giysilerinden Göçmen lehçesinde kuruveririm çorap tezgâhımı Hep kadınlar gelir, kadınlar anlar çaresizlikten Ellerimin titrek yanında para üstleri veririm Susar gözlerinde altı dünya yaşamış anneler Bir çorap, bir çorap, yine ihtiyacı var mı acaba? Bir şeyleri gözlerinden çalıveren gençlik şarkılarında İspiyoncu gözcülerin sevda kanatan kurşunlarında Nilüferler kararır bataklık mahkûmu aşklar babında Birkaç silah bulurum toprak altında eskilerden yadigâr Sulha rağmen düşüverirken mazi yalnızlığı parmaklarda Ömre kaç bedel yeminler ederin tabut tabut dağlarımda Hiçbir kadın ırkını sormadan ağlamaya başlar yanımda Biraz kumral, çoğu da beyaz göğsünden kanarken yüreği Gözlerine sürmeler çekip ağıtlar yakar kınalı parmakları Suçsuzluğunu ispat etmeye yoruluverir gül yangınlarım Hece hisli bir hain olur meydanı gururlar doldurtan ağusunda Bir el tutuverir de o an behram misali karabasanlarımda Sarılmaz kollarıma acıları mesken ederim umutsuzluklarda Karakaşlarında bir ceylan pür dikkat dinler son senfonimi Tetiğini çekip de gider gibi intiharlara karışırken şehrin sokakları Meramını anlatamayan kuş oluverir apalak sevinçlerim İnsanlar severim biraz satılık biraz da katıksız düşlerinde Riyasına banan Anadolum kesiverir bileklerimi alfabemde Kırılıp gidilesi kollar oluverir tarlasında terli yaşmaklarım Hasretin güneşe karşı çıkıverdiği çiçekler sular gözlerim Toplar susar, tüfekler konuşmaz bir daha işportamda Teker teker oyuncaklarını ellerinden alıverip çocuklarımın Güneşli günleri barış çiçekleri toplatan ceylanlara bırakıp Ellerimin titrek arzusunda liriği kalmamış ümitlerimi sayarım Her bir hece kanayan yara misali düşüverir saçlarımın saçaklarından Suskun piyadesi nazlı çiçeğinde vuslatlar gömüverip bağrına Yalansız bir dünyaya göçüveririm hüzzam tadında şarkılarda Bir çizik atıp göğe bir sayfa daha barış için tükenip Elleri toprağa bulanmış çocukların dilsiz acılarıyla Misketler kırarım uçurumların ardı sıra … |