KORKU KARANLIĞIevvel böyle korkak değildi bu dağlar bu ormanlar ve bu yollar… artık, avcıya bile kalkmıyor başları ağıt olmuş kuşlarının ninnisi sırtındaki teri har/a düşme derdi teninde buz ürpertisi tekinsiz uğultusuyla kan kokusunda uykusu kör geçişte yarasa zaman bir adımı yok ki, umut veren hedefsiz bir yolculukta girdabında kısılıp kalmış akmayacak ırmağın, sesini bekliyor vaha susmuş ormanın çanları değirmeninde esmiyor rüzgâr uzun sabır vardiyalarında akmış yüreğine bir acı su/ çıkmaz /herkesin yolculuğu kendiyle kendinden bir parça öl(dür)meden başkasının ölümünü bilmiyor kimse/ bizde eskiyen acılarla hep yeni kalanların içine bakamadığımız yüzler varamadığımız istasyonlarda güzün ayaklarıyla yürüyen ve geceden çıkamayanları göremediklerimiz var göz varken! hani, hayat paylaşınca güzeldi! neyi paylaşıyoruz ki biz? devran aynı dönmede kaç zamandır… sahi, gerçekten güzel mi yaşam? ölümü seyrederken nâfiledir inkâr çıkaramıyoruz at gözlüğümüzü bir türlü! kuş sürülerinin, sade dansını gören acıyla akran olanların uzaklarda yankılanan yokluğu/nu göstermeyen tek yüzlü madalyonumuz filikamız, hep tek kişilik yaşamın soluğunda başkasına katığımız yok zulada tuz da kokar lâkin inan/mak /dırmak gerek buna yoktur tek elin sesi iki gözümüz iki çeşme görünen korkunun karanlığına sinmiş bizler/ masal şövalyeleriyiz yalnızca nerde kurtuluş savaşındaki yüreklerimiz?... toz dumana karışmış boş yollar izlerini silmemiş kan boyalı kayalar geçmişini silenin geleceği olmazmış! “keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner” Hâdiye Kaptan c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir |