sona kalan…...doğumum anama Suçlular… bunların kafaları suçlu, onların işine gelmezler, onlar kaparlar bunları, içeriye tıkarlar… şunların nefisleri suçlu, onlara zararları dokunur, onlar kaparlar şunları, içeri tıkarlar… bunların bilgelikleri şunlarda, şunların görgüleri bunlarda olsaydı, onların efendileri olurlardı; ama, bir araya gelemezler, getirilmezler. bir araya gelebildikleri tek yer mahpushanelerdir. aslında bu da bir şeydir, başlamak için! şunlar, bunlara karşı eziktirler biraz, burunlarından pek kıl aldırmazlar. bunların çalımlarından yanlarına sokulunmaz, gene de kalkar, şunlar için, şunlarsız, kavgalara girişirler. başarılı olamazlar tabii ki, asıl güç şunlardadır!... Doğur Ecitah… Anne ol Ecitah, severek doğur oğlumun çocuklarını torunlarımı süt kokulu bebeklerle siyah yuvarlak gözleri altında kırmızı burunlu bu yaşlı palyaçoyu beyaz sakallı bir dede yap… emekleyerek başlayacak bu mutluluk, kırıp dökerek büyüyecek, sünnetini olurken ağlamayacak, ergenlik sivilceleriyle güzelleşecek, delikanlılık taslayacak, bizi büyüdüğüne hiç inandıramayacak, belli ki duyacağım son mutluluk bu olacak… doğduğu zaman beni babalaştıran sen doğurunca babalaştığında içgüdüsel dürtülerle kendini bir şey sanacak onu umursamadan doğur sen Ecitah, yemin ediyorum ki annelik sana çok yakışacak * Vasiyet… Ne olur Bir kalem Bir defter Azıcık ta ışıkla Gömün beni… Daha Yazacaklarım var… Onaltı yaşındaki sevgili Şiirlerini Kürt kızı Gülbahar Öykülerini Beklerler Sabırsızlıkla… Kurtçuklar Yiyip Tüketmeden önce Etlerimi Yetiştirmeliyim Onları Son Baskıya… Gelincikler… polis coplarıyla kapalı siyah beyaz sokaklarda kırmızı beyaz bayraklar açmışlar gelincikler gibi... hainler iktidarda milyonlarca yurtsever gelincikler açarken kızılayda çağlayanda ölü toprağıyla örtülü karanlık pencerelerde kırmızı beyaz bayraklar asmışlar gelincikler gibi... ne ABD ne AB Tam bağımsız Türkiye Ne mutlu Türküm diyene Türk her zaman her yerde -STRES zalim stres yaptın zulüm ölüm sesi ding, dang, dong ağrı, ayıp, sakil özüm, zalim stres sonun ölüm… Yalan dünya — bu dünya yalan dünya, ölüp gitsem ne fark eder? göçüp gittiğimde dünyadan, kim beni merak eder? * Güneş+ben… sabah olunca açıyor şen şakrak kalkıyorum akşam olunca batıyor tepe taklak yatıyorum BU ŞARKIYI YAZMADIM güneşi geceyle örttüm, yüzüne bakmasın diye dünyayı denize gömdüm, bağrına basmasın diye kaderi zehirle içtim, canını yakmasın diye şarkını yazmadım başkaları duymasın diye gözlerimden gözlerine akıttım şarkıyı şarkıyı yazmadım yazmadım sen yaz diye adını koymadım koymadım sen koy diye burada kesiyorum şarkımı yazmıyorum yalnızca sen bil diye… yağmuru rüzgârla kovdum, üstüne yağmasın diye cehennemi korla yaktım, tenine değmesin diye yüreğimi söküp verdim ellerine, düşmesin diye şarkını yazmadım başkaları duymasın diye… gözlerimden gözlerine akıttım şarkıyı şarkıyı yazmadım yazmadım sen yaz diye adını koymadım koymadım sen koy diye burada kesiyorum şarkımı yazmıyorum yalnızca sen bil diye… * Aşk bitti… çok az kaldı, çok az artık aşk bitti, işte başladı nefret boş yere yorma beni sen yoluna git, beni affet mabut, mabet beş vakitte ibadet sen sağ ol, ben selamet... ben şarkılar söyleyeyim sen çılgınca dans et * sensiz… saatler durmuş zaman geçmiyor kırılmış uçurtmam düşüyor sensiz karaya vurmuş liman seçmiyor bu kasvet içinde batarım sensiz telleri kopmuş gitarım çalmıyor bu şarkı susuyor giderim sensiz bu hikâye böyle yaşanıyor yaşamım yaşantım her anım sensiz a r t ı k… annesi geri döndü bebeğim gülüyor memeyle barıştı emiyor artık gözlerdeki yaşlar sevinç gözyaşı bu hasret bitti gülerim artık sevdamız bitmemiş, yürek atıyor bu hüzün bitti yaşarım artık… yüreğim şarap içip kutluyor yolculuk bitmiş hancıyım artık… ayrılık yaşayan karı kocalar anne babaya hasret çocuklar ayrılıklar hepinizi yaralar kanunen yasaklansın ayrılıklar… masal her gece aynı masalı anlatacaksın yüzüme bakmadan inandıracaksın sevmeye hazırım, dayanacağım anlattığın masala aldanacağım… yalan, sensiz yaşamak masaldan da… yalanlarınla hayatımı dolduracaksın olmuyor, olmuyor sensiz olmuyor aldatsan da alıştım artık buna ne yapsan da yüreğim hiç sızlamıyor yalan, sensiz yaşamak masaldan da… … gül!...(2) gözlerinden gönlüme ümit yazdı bakışlar ümitler izansızı lütuf eder bağışlar lütuf etmek sana yakışır, bana da yakarışlar ÇOCUKLUK AŞKI… İçimdeki çocuk ben Geçirdi beni benden Arlanmaz yaşlı beden Küsüyor bilmem neden Yine çıktı karşıma Yine kahır etmeye Tam kurtuldum derken Yine aynı atışma Küskünüm çocuğuma Ondan asık suratım Müteaddit özlemim Azapla haykırmakta Yine geldi karşıma Yine azap vermeye Tam unuttum derken Yine aynı tartışma Giderken yalın ayak Yüreğimde duruyor Bıraktığı korkular Gelmeyişim o yüzden… Yine çıktı karşıma Yine çocukluk aşkım Tam kayboldum derken Yine aynı buluşma a n n e m… elliüç’ün bir mart’ında, gecenin tam yarısında, çaresizliğin ortasında, annem beni doğurmuş… yağsız, köpüksüz ayran ile, taşlı, bulgurlu pilav ile, börekteki don yağ ile, annem beni doyurmuş… soluk, eski önlük ile, yırtık, koca pabuç ile, eksik, kapsız kitap ile, annem beni okutmuş… oğlum adam oldu diye, çeyizini dürdü diye, kız helal süt emmiş diye, annem beni evermiş… * babam... gözlerinde hüzünün melek gibi nur yüzün kulağımda her sözün bir tanesin sen babam... babam, babam, babam... yanımda yoksun babam... hayat sensiz çok ağır kaldıramıyorum babam... * izlerinde yüzünün felek gibi kor hüzün gerçek idi her sözün çok özledim ben babam... babam, babam, babam... nasihatin öğütün ayet gibi her sözün bir tanesin sen babam... babam, babam, babam... yanımda yoksun babam... hayat sensiz çok ağır kaldıramıyorum babam... babam, babam, babam... babam, babam, babam... babam, babam, babam... * eşek damda anırır... eşek damda anırır fareleri kaçırır aç kalınca kediler eşşeklere saldırır mırnav diye saldırır tıs tıs diye saldırır aç kalınca saldırır saldırır da ısırır etek camda açılır yürekleri hoplatır boş kalınca deliler avratlara saldırır nara atıp saldırır avaz avaz bağırır boş kalınca saldırır saldırır da bağırır elek şamda yapılır emekleri çalınır pas tutunca kevgirler eleklere kalınır şaka maka sevdiğim kız yüz vermiyor şaka maka naz ediyor… yüreğim söz dinlemiyor, yaka paça sürüklüyor… şıkır şıkır dans ediyor keyiften… açık saçık giyiniyor göbekten… şapur şupur öpüşüyor gıdıktan… şakacıktan şakırdıyor afişten… * sevdiğim kız naz ediyor şakası yok direniyor… şahken şahbaz oldu yürek şeytan azapta gerekiyor şakkadak şaplatıyor şamarı… şaka iken kaka oluyor işler… şeytana külahı ters giydiriyor… şafil köpeğine döndürüyor beni… ağzında bir sakız, çakkudu çukkudu çiğniyor (9/8likşarkısözü,2006) nazlı nazlı karılar... nazlı nazlı karılar benim kadar yalnızlar buna rağmen nazlılar yanlarına sokmazlar... nazlı nazlı karılar kör olası cadılar yolumu şaşırttılar şen başımı yaktılar Öğüt… kulakların ağzına gittiğinde kulak verirler lafını dinlerler ağzın kulaklarına gittiğinde kulağını çekip tenkit ederler * ESKİŞEHİR Eskişehir, kirli şehir insanları nankör şehir bulut gibi dumanların nankörlere olsun zehir… Eskişehir, eski şehir hayatımı ettin zehir nankör çıktı sevdaların tüm aşkları ettim tehir adın eski, kendin eski, sana sevdam senden eski, bırak yakamı gideyim, sonra gene dönerim belki… içim acıyor… mektup, haber gelmiyor, kimse selam vermiyor, derdimi kimse bilmiyor, hasret bana sevgili oluyor… içimde gülün kokuyor. içim acıyor be gülüm, içim acıyor! yanıyor yüreğim, acı çekiyor, cefa çekiyor, azap çekiyor, çile çekiyor… alev alıyor, yanıyor yüreğim yanıp tutuşuyor hasretin beni, yakıp yıkıyor, ciğerim kavruluyor, dağlanıyor, dövünüyor, gamlanıyor gönlüm, gözlerim gülerken gülmez oluyor, içleniyor, hüzünleniyor, ağlıyor, inliyor, hasretim geçmek bilmiyor, hasret bana sevgili oluyor… * hani... çılgınca severdim seni beni seviyorsun diye yalancı kandırdın beni bir tek benimsin diye insanlık göze geldi âşıklar söze geldi kalplerdeki her aşkı sevgililer terk etti. hani beni çok severdin, başka birini sevmezdin, sensiz yapamam ki derken, onunla neden evlendin… sevdalar dize geldi acılar geri geldi şiirlerde her aşkı şairler mi fethetti… 16 YAŞINDAKİ SEVGİLİ… on altı yaşındaki sevgilim gelecek meyhaneci, iki kişilik kur masamı! mahzen kokulu olsun şarap, aşk ve hüsün olsun mayası. bir adam bul getir, vereyim ne ise parasını; iki elini gözüne siper edip baksın pencerenin buğusundan, birbirlerine yakışıyorlar desin… hangi cehennemdeyse al getir kemancıyı, bizim için, gene o eski aşk şarkısını çalsın! eski ve tombul konsomatriste tembih et, sevgilimin yanında bana içki ısmarla yakışıklı diye sakın sırnaşmasın… bugün içkiler benden olsun en iyisi, herkes şerefime kadeh kaldırsın… bugün ben aşk içeceğim aşk şişedeki gibi durmayacak bir iki yudumda çarpacak sarhoş olacağım tamtam ritmindeki yürek atışlarım sefih efendisine totem dansı yapacak sarılacak belinden incecik usulca sıkacak onaltı yaşındaki sevgilim kollarını boynuma dolayacak başını göğsüme yaslayacak bacakları bacaklarıma dolanacak saçlarını koklayacağım ihtirassız öpeceğim dudaklarını küçücük öpücüklerle öylece sızacağım bu hülyadan hiç uyanmayacağım hey! dünya âlem duysun duy, ey denizlerin tanrısı sen de duy aşk canavarı ve yüreksiz kabir ve ateşten hiçlik duyun; bana gençlik bana dinçlik veren yeni doğmuş bebe gibi tazeciğim körpeciğim gizemlim bal renklim çirkinim onaltı yaşındaki sevgilim gelecek tam da çiçek pasajı’nın önünde nostaljik tramvaydan inip öyle bir gelecek ki biliyorum sırnaşık hovardalarla başım gene belaya girecek öyle bir kızı ---öyle hoppa ve oynak, fırıldak, kaypak dönek ve civelek, yeltek, fingirdek ve şiveli, yelli, cilveli ,havai, hercai,serseri nazlı ve dalgacı fettan, kırıtkan, oyunbozan ve koket ve değişken tereddütlü, fırdöndü, ikiyüzlü sebatsız, istikrarsız ve kararsız serbest, gelgeç mütehavvil, mütereddit, kırcıktı öyle bir şuh ve çapkın kızı--- istiklal caddesi tarihinde ilk kez görecek… sus be meyhaneci sus ben de biliyorum tenimin seğirmesinde tenimin kırışmasında gördüğün gibi güllerin de solduğunu ben bu yüzden acı çekiyorum zaten yirmi beşindeki yüreğim onaltı yaşındaki sevgiliye yaşlı bedenimi bu yüzden kurban ediyor platonik aşkların acı çekmekten başka bir işe yaramadığını ben de biliyorum ama sus söyleme bunu platonik aşkların ayıp olduğunu sakın söyleme bana söyleme ki şu yaşlı bedenim mevsimleri gülbahar sansın... beni anlayamazsın sen meyhaneci bu yürek bu aşka totem gibi tapınmazsa yaşamaz dünyam kararır dünya başıma yıkılır dünya bana küser dünya ayaklarımı yüzünden keser toprak kabul etmez gökyüzü denizler ırmaklar kabul etmez kabul etse de kurtçuklar, yılanlar mezarımda yemeyi kabul etmez sorgu melekleri sorgulamayı kabul etmez ruhuma el fatiha okumaz kimse okusalar da Allah kabul etmez bırak yaşasın bu yürek bu aşkı gülbahar mevsiminde oyunbozanlık etme sus meyhaneci sus!... SEN… gözlerim bergüzar gözlerim muzlim sen mutat yüzüm matem, yüzüm kara bir ten sen meserret ellerim işçi ellerim gurbet ellerim ekmek içim doğumla ölüm arasında bir tarikat içim geceden sunak sen ölümle doğum asındaki sır… beynim ritim tutmuş susku sen ketum bir dil pelesengi… adımlarım huzur adımlarım erdem sen kulunç ... ... |
nede olsa hemcinslerimiz
saygılar efendim