Sandım ki kapıyı sen açtın bu gece Nerden bileyim anahtarı vermişim Metin’e Kafa mı kaldı sen benden ansızın gidince Vardı oturdu bizim cengâver odadaki tek kanepeye Yatmak da haram oldu mu, al sana berbat bir gece Oysa sen olsaydın, verir miydim hiç anahtarı Sokar mıydım nefesinin sahiline en ufak yabancı Yakar mıydım gözlerinden başka bir ışık Sokulup yatmak varken sımsıcak göğsünde Olur muydu, olur muydu be gecem, hiç böyle
Tren sesleri kaçırtırken yalnızlığımın uykusunu Nefesin olsaydı nefesimde, yazar mıydım hiç böyle Elimin ıslak yaz rüyalarına daldığı sersem gencine Dokundurur muydum hiç hasretini yazsın diye Hiç hasretlik bırakır mıydım dudaklarımı dudaklarından Hep bir kavuşmak, hep bir yakınlaşmak umar mıydım Senin o hain uzaklığın olmasaydı hani şurada Şairlerin başaklarını suladığı körpe ilhamlarda Uluyan bir acının ’sus’ olma yazgısından Bir şiir kanatır mıydım, böyle ağlar mıydım bir daha
Gelirdin ya hani, hani sokulurdun ya uysal bir kedi gibi Hani uzun bacakların sarardı ya geceyi neyzen misali Sarsılırdı ya gökyüzü, ağlardı ya serçeler adımıza Adımıza bir çizik atardı ya âdeti olmayan ayrılıklar Hani hiç olmazdı ya, gitmezdik ya birbirimizden uzağı İçip içip dudağımızda kalan yıllanmış aşk şarabını Sonra gülerdik ya sabaha kadar, hüznü kısa metrajlı Bilirdik ya hani, büyük sevgiler tez solar bucağında Birkaç şişe kederle aşifte geceler sararsa bir gün bizi Unuturuz diye korkardık ya sımsıkı sarılmış tenlerimizi Ve o bildik şölene ait yas tutardık ya gecenin bir vakti
Ağlardın ya, kusa kusa tüm ayrılıkları sevdadan İçerdim de ben yanağından süzülen damlaları tek tek Sonra bana bakıp gülücüklerini saçardın ya ansızın Seni düşünürdüm ya, düşünüp yeniden mısra mısra işlerdim Adını kayıt ederdi kanımıza susamış sivrisinekler Klarnet gamlarımızı iliklerdi ya duvardaki flu tabloya Sen, hiç gitmeyecek gibi susardın ya kucağımda Hiç aklıma gelir miydi ki senden böyle uzak durmak Ölümden olmayan fani bir ayrılığın hıçkırılığında
Hayallerimiz ifşa edilirken avutulmamış ayrılıklar ardı Sırası mülteci bir istek dokunurdu ya altın saçlarına Bir busenin heba edilmiş aşka toslayan yamaçlarında Belki bir dudak ucu, biraz da kaçak tütünün yurdu sigara İçerdik ya her gece 3’e vurdu mu çıngıraklı mahir lahidi Sen de utanmadan külleri dökerdin ya avuçlarıma hep Gülüşlere emanet sarkıtırdık eylemi bir avuç kınayışları Sonra sarılıp uzunca, beklerdik ya uykuya ait birkaç mısra Ve gönlümüzce kalkardık ya sabah, hiçbir işimiz yokmuş gibi
Oysa şimdi hiçbir sabah düne dair tövbekâr değilken artık Hayatın sonbaharlarına ait hüzünlü akşamlar yaşıyorum Yarınları hecelemekten bıktığımdandır ki ah canım Geçmişin sensizliğimi liğme liğme ettiği hoyrat gecelerce İnayetine düşmüşlüğümün sisli ufuklarının içinde Gözlerim birkaç asırlık hicran ile seni bekliyor yine
Her gece saat bu vakitlere dokunduğu an ıssız enginliğinde İçtiğim gözyaşlarımın güftesiz yakarışları ardınca Kalbimin salınmış hafakanlarına dökerim seni her defasında Güneşin doğuşunu bekleyemez artık, bekleyemez gözlerim Çalarım en karasından perdemi ve mosmor hayaletinde Sopsoğuk tüllenen sabahların hazin mevsimine salarım dirilişini
Sandım ki ararsın beni gidişlerin ardınca Nafile bekleyişler ile tükettim oysa geçen günleri Hep seni beklerdim ya altın saçlı sabahlarda Bilsem de artık geleceksin Boşuna beni bir daha görmek istemeyesin
Metin’de çoktan uyudu salondaki kanepede Yine bildiğin gibi dağınık evin her bir yanı Ama hiçbirinin senin için bir manası yok Artık kokunun bulaştığı çarşafımla yatıyorum Gelmesen de olur nafile söylentilerin dilinde
Senden bana kalan gidişin uzun metrajlı sensizliği ile
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Güftesiz Yakarışlar şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Güftesiz Yakarışlar şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Çok güzeldi.Saygılarımla...