temmuz aşıranyoktun yokluğuna ağlayan yolda kirpiklerimi yoldum yıkık bir köprünün üstünde uykulu ve yorgun ölü şehirler geçiyordum bu ufuk çizgisinde bu şafak hastane odasında küs kara derililerin haliyiz biz çocuklar temmuz aşıran çocuklar cırcır böcekleri kadar arsız dokunsan şuracıkta ölür dokunmasan üstüne yıkılacak kaç kainat daha var sevgilim susta lila duran rengi yaz duvara sarılı ışığı silmeden bulutlar dönüyor başımızda gülden korkuyorum artık bu şehirde kim gider kim kalır nasip kırk kilitli kapının önünde durup aşk ile baksınlar yüzümüze salıncaklar kurdum yüzünün arka bahçesine ey yar üzengisiz atlara binip gitti gülüşüne hayran rüzgarlar şimdi beni kim sallar yarını sana veren el olsam bu günü tarumar eden yine ben sahrada fil mezarlığı gönül yağmur ormanlarında çatlayan dudak su uyuyor yüzünde güne inat |
tamam sus'tum
şair.