Zamanın Ökçesi
Sayende
Afyon yutmuş ayrılık türküleriyle tütsülüyorum içimi Tırnaklarımda geceden kalma ölü artıkları Yüreğime değen mum lekesi Yırtıyorum karanlığın unutadurmuş yalgın yanını Ellerimde bırakamadığım bir haziran soğuğu Nasılda titretir bilir misin seni özleyen yanımı Ayağımda ökçesi düşmüş zamanın tıkırtıları Eteklerimde ayyaş ay ışı Fütursuzca titrek ve ölgün düşer her yana Ah bilemezsin Nasılda uyutmuştum bir ninninin huzuruyla bigünah yıldızları Final siz düşlerime sizi final sanarak Gelin misali kınalamıştım ya ellerini Bilemezsin Adressiz evlerin köhne eşiğinde çürüyor kelimelerim Bak nasılda hüsrana durdu saçlarım Takvim yapraklarına saplanmış Ayrılık mevsimine takılmış adın Balyoz darbesinde dağlıyor sözde iradem Çalıp kaçıyorum tüm zilleri Açılan her kapı sanki senin Sivri dilli kelimelerin kesti önce yüreğimi Yeşil bir irin aktı Karıştı küf rengi ufkun yüzüne Dönmedim ardıma korktum Zan altında bıraktım sana solan günleri Kanlı bıçaklı düşmanım oldu Sana dokunan dilim Ah Nasılda kin dolmuş içim sayende hayata Anlatamam Zaten anlatsam da anlayamazsın ya Boş ver Her şey için boş ver çok geç nasıl olsa Sorma bana Bana dair hiçbir şey sorma Ben kendimi sildim senin olduğun yerlerden Şiirlerim bile kabul etmiyor kusuyor satırlar ismini Kapat dudaklarını sus lekelenmesin temiz aşkların yüzü Artık benim bahçemde rüzgârlar var meltemi boğulmuş, boranda Bir ömür göçüyor senin eşiğinden salına salına Ve geçip gidiyor kirli mevsimlerin koynuna Bir an aklıma geliyor Yokluyorum içimi sana dair Arkamda bıraktığım bir avuç kırmızıya inat Ne kaldıysa kırpıyorum kenarından, köşesinden Ah diyorum ah Üstü başı yırtık keşkeler kapımda Bir infilak anında patlatmak istiyorum da içime koyduğun mayınları Yine de kıyamıyorum sana Cayıp yadıma atıyorum Bak diyorum Bak Gözlerimden düşen kristallere inat Senin bana vermek istemediğin bir şey arıyorum Huzuru Şimdi sen Gecelerinde ayyaş pişmanlıklarınla kadeh tokuştururken Bir mum ışığında önüne düşer gölgen Parmağına takılmış sigaran ha değdi değecek ateşi damara Dilinde soyunamadığın kelimeler Affedilmeyi bekler Titrek mum ışığında titreyen gölgene inat şiire durmuş ellerin Hiç boşuna bekleme şair Almayacak ilham perisi bu gece seni koynuna Boş bir kâğıt sere serpe uzanmış masaya Bir hece soyunur hüzün kokan elbisesini Üç harfli, bir hece basit ama vurucu Ürkek ama iç dolu Bırakır kendini satır aralarına Anlamını unuttuğum Geçmişimde ne çok beklediğim Şimdi önemi olmayan Gel Bulanık yağmur damlaları Kırık çatılardan akarken sırtına Çarpma gözyaşlarını odanın duvarlarına Yanıt veremez sana onlar Vah şair vah Şimdi bir sığınacak saçak altı arıyorsun aklınca Neden kaçıyorsun ki Neden Kim kaça bilmiş ki kendinden Ben seni çoktan affettim, çoktan Şimdi sıra sende Affedebiliyorsan birde sen kendini afet Affet |
SAYGILARIMLA
İSMAİL YILMAZ