BU KÖTÜ HASTALIKBu kötü hastalık artık ağır geliyordu. Belki bedenen dayanacak güçteydim, Ama ruhen bitmiştim artık. Yokmuşum gibi hissettiğim de oluyordu. Odamdan çıkamaz olmuş, Yalnızlığı kabullenmiştim. Eski bir radyodan başka, Hiçbir şey yoktu bu dört duvar arasında İlgilenebileceğim. Oysa bugünlerde, Nedenini bilmediğim bir şekilde radyomu da açamıyordum. Sabahları yedide başlayan bir eğlence programı vardı, Beni tekrar tekrar yaşama bağlayan, Hala güçlü olduğumu hatırlatan. Bir eğlence programı olması değildi tabi, Beni her sabah hasta yatağımdan kaldıran. Eğlenecek bir halim mi kalmıştı, Benim farkında olmadığım. Radyodaki kadının o genç ve güzel sesiydi, Uyanır uyanmaz bir bardak suyla aldığım İlaç misali.. O tatlı sesi bir sonraki yayına kadar kulağımda çınlıyor, Bense sadece hayal edebiliyor, Hayal etmekle yetiniyordum. Ruhuma işleyen bu güzel sesi, Okuduğum öykülerdeki karakterlere uyarlıyordum. Ve en çok da çocukken okuduğum Kül Kedisi’ne yakıştırıyor, Radyonun öbür ucunda Kül Kedisi varmış gibi dinliyordum. Hatta buna inanamaya başlamıştım son zamanlarda. Bu halim, Bir gerçeği de ortaya çıkarır cinstendi, Yüzleşmek istemediğim. Ama kendime bunu sormadan, düşünmeden de yapamıyordum.. Yoksa ben bu yüzden mi son zamanlarda radyomu açamıyordum? Meğer bu hastalık, dedikleri gibi Pek kötü, pek kahpeymiş! İnsanın vücudunu sarıp sarmalar, Ancak asıl insanın zihninde büyür, İnsanın kendi kendini ölüme götürmesini sağlarmış, Ben suçsuzum misali.. Doğru diyorlarmış öyleyse; Tamamen duygusalmış aslında! En büyük silahı, İnsanı ruhen bir çıkmaza sürüklemek, Ve diğerlerinden farklı olduğuna inandırıp, Yaşama ümidini ele geçirmekmiş aslında! Kurbanları, kendini çevresindekilere yakıştıramaz olur, Hapis hayatı yaşarmış dört duvar arasında! Meğer bende bu yüzden Açamaz olmuştum radyomu son zamanlarda!.. Ben o sesi, Uzun, altın sarısı, sırma gibi saçları olan Genç bir kadında hayal etmiştim. Acaba mı diye düşünüyorum şimdi.. Gelmişti, bu gerçekle yüzleşme vakti! Yoksa bende bu yüzden mi açamıyordum radyomu? Evet.. Sanki, bende bu genç kadını yakıştıramamıştım kendime! Çünkü bu kötü hastalık, Önce saçlarımı, sonra da kaşlarımı almıştı, Çırılçıplak ortada bırakırcasına Sert geçen bir güz misali. -Halis İPEK- |