AŞK NEREDE, NEREDE HASRET
/sevdiklerimizin hiçbiri, birbirine benzemese de
sevdiklerimize sevgimiz, ne çok benzer birbirine/ . . . siz hiç terkedilmiş bir iskele olmadınız ki, nerden bileceksiniz uzak bir vapur gördüklerinde babalar, paslarını nasıl temizler çöreklenmiş palamarlar birbirlerine, nasıl çeki- düzen verirler nerden bileceksiniz ki, döşemelerden gelen seslerin her birinin ahşabını dudağından öperek uyandırmak olduğunu, çivilerin. siz..biz, gişelerine kilit vurulmuş iskele değiliz, nerden bilebiliriz hep uzak vapurların yolunu gözleyen olduk, sadece bunu biliriz… . siz bir travers cıvatasının, raylara neler söylediğini bilir misiniz üşürken gövdesini saran, derin ve sıkı boşluğunda somunlarının gözyaşı gibi akıtarak içine hasret acısını, silinmez hatıralarının nerden bileceksiniz, makastar öldüğü için makas boynunu büker ve açılmayan her makas üstünden her gün, bin hayal treni geçer. siz..biz, yasaklı hat üstünde bir istasyon değiliz, nerden bilebiliriz geliş yönüne gülüş, gidişlere gözyaşı olduk, sadece bunu biliriz… . siz hiç, bir cezaevinde demir parmaklık olmadınız ki, bilemezsiniz güneşin içerde bıraktığı gölgenizle, tek başına hücre penceresinde hepsi adınıza ithaf nice türküler yakıldığını, o duvar çentiklerinde nerden bileceksiniz, sazın teline her vuruşta bir gülistan solduğunu ve o parmaklıkların, hasretin namlusu ile babadan kardeş olduğunu. siz..biz, kanatları yüreğinden düşmeyenlerdeniz, nerden bilebiliriz özgürlük adına uçurtma ya da güvercin olduk, sadece bunu biliriz… . . . /sevdiklerimizin hiçbiri, birbirine benzemese de sevdiğimize hasretimiz, ne çok benzer birbirine/ Cevat Çeştepe “dağlarına rüzgâr olayım, nefesimden tanı beni” |