Kehribar
*Sardunyalarımda asılı duran su damlası bende yüreğin. Güneş açsam kaybolursun. Karanlıkta koklamaya devam etsem özlemini… Bu düşün neresinde üşürsün…*
Karınca kararlılığında taşıyorum Kendi karamsarlığımı boynumda Dudaklarımda kızıl bir öykü adın Öznesi olmayan her ayrılık sonrası Kendi şerefine yanıyor sigaram Saçlarımda yağmur susuşu Her Eylül sonrası sararıyorum Kaç köşe başı ölsem Sana çıkan bir patika oluyorum Dizkapaklarım acıya nazır Yüzüne secde ediyorum Yusuf’un rüyası Musa’nın duası gibiyim şimdiler Sahte cennetinden kovsun diye tanrı Aklıma her düşüşünde Çürük bir elmayı dişliyorum Bir ayağı şehvet bir ayağı hasrete değen Düşten bozma bir köprünün ortasındayım Boynuna urgan dolanmış esmer gecenin koynunda Kasıklarımda doğum sancısı bir acı Uzanıp boynum sıra avuç içi yaslara Kapanışı geliyor aklıma, Denizlerin rengini ödünç aldığı gözlerinin Ürkek bir ezgi çalıyor şimdi hayat Radyolar ihtilal habercisi Vapurda yüzümüzü aklayan rüzgâr Selimiye’den duyulan çığlıkların sancısı Tanklar geçiyor Arnavut kaldırımlarından Yeşil parkasıyla bir çocuk bağırıyor Yazıyor...! yazıyor..! İklim değişiyor sevgili an değişiyor Telaşlarımız yok artık sabah ezanlarıyla okunan Şafak kaç zamandır ruhumuzda söküyor Ellerinde limon ağaçları kokusu Ve necedir çok az çocuk kozalak topluyor Bin bağın üzümleri ucuz şaraplara dönüşüyor Kışlar hala soğuk ve sert geçiyor Yazlar yazılanlardan habersiz kuytuda bekleşiyor Özgürlük yüksek kaldırım üzerinde ağlayan kan lekesi Sen yine de gülümse sevgili Son cemre düştü düşüyor… *Seni en çok pencere pervazında sıralı sardunyaları sulayan halinle özlüyorum… Sonrası gözlerimi yorgun bir mum ışığının aydınlığında yumuyorum… Görüyorum; sen hala kimsenin bilmediği benimdesin… Biliyor musun? * NeNa |