Balıklar ağlıyor be!...Her gece koftiden insanlardan kurtulup da yalnız kaldığımda, Bi kaç köpek öldüreni içerekten üç beş esaslı lafı bi araya getirmesem, Ne biliyim sabah ezanı okunmadan uzaktan gelen tren sesini duymasam, Duvardaki saatin takır tukuru Ve buna ek musluktan damlayan su tanesinin cuk cukları sinirimi bozmasa Ve de sabahki sütten bulutlar geceleri böyle kararmasa, Yıldızlar ya da ay, sokak lambaları olmasa; Sen de olmazdın! Hani böyle, hani, ne biliyim işte, Yani böyle hiç olmadık yerde gözleri gözlerinin önüne gelir de; Hafiften derinlere dalarsın da, Masaya dayadığın kolun kaydığında gerçeğe dönersin ya, Sonra gözlerin dolar, Kendi kendine "Bigün gerçek olucak be!" dersin, Sonra daha da gerçekçi olaraktan; "Hadi lan!" desen de aslında inanırsın ya içten içe, Ağlarsın sonra, sonra gözlerini silersin, Sonra da bi kez daha inanırsın ya... Öyle işte... Her bi bok aklıma gelirdi de senin aklıma gelicen hiç aklıma gelmezdi. Aklıma kalırsaydı; "Senin aklımda ne işin vardı?" Hadi ben bi bok yedim aklıma getirdim. Sen ne bok yemeye geldin ki? Her aklına getirene geliyo musun sen? Belki sensindir diye kaç kızı telef ettim, biliyo musun? Nerden bilicenki? Bilsen de o kadarını hesaplamaya senin matematiğin yetmez. Hiç suratını asıp, öyle tavırlı bakışlarını atma gözlerime! Yalan mı? Ne yaptımsa, kimi üzdümse hepsi senin bokuna oldu. Şimdi karşıma geçmiş, ben geldim diyorsun. Geldinse şurdan da gidiliyor. Yok orası değil, hemen yanındaki kapı. Mal mal bakma suratıma, gönlümün güzel celladı! Yapraktan sararmış değil kızım bu; hicazdan gazel diyorum sana. Ya işte dinleyince hem sarartır Hem de uçurur sonbahardaki yaprak gibi adamı... Çok dinleme dokunur sen gibi alışık olmayan yeni yetmelere. Kalp ağrısı yapar, yatak döşşek yatarsın salya sümük. Benden izahı uyarması; gerisi sana tercih olarak kapese şıklarında. Eskiden iki yabancıydık; tesadüfen karşılaşır, bilinçli kesişirdik, Hiç yanyana gelip de konuşamazdık lakin konuşmuş kadar olurduk, Aynı rüya sinemasına bilet alır, aynı düşleri kurardık, Mektup yazardık aynı şeyleri düşünerekten Ama fırsatını bulamazdık ya da cesaret edemezdik vermeye. Şimdi tanıştık da n’oldu? Laf olsun diye demiyorum. Vicdan da yapmıyorum. Seni... Ne diyodum ben ya? Hah hatırladım. Seni... Boşver, neyse... İçer misin, köpek öldüren? Tadı iğrenç ama iyi unutturuyo gözlerini. Harbi göz demişken, senin gözünün rengi neydi ya? Ha unutmadan... Bak gördün mü bişey diycektim unuttum. Bi bakışına tesadüfenden de olsa denk gelmek için Gözlerimi gözlerine bekçi dikmiştim. Sözlerinden çıkan her bir lafın en güzellerini mıknatısla çekip Kalbime dolap süsü yapmıştım. Elin değdi diye kapının kulpuna anısına mansuben Kapı kulpunu sökmeyi düşünmedim mi sandın? Onu da düşünmüştüm. Noldu şimdi? Hicran yine hicran mı bu aşkın sonu şarkısından daha bi beterim. O kadar özledim ki seni... Her bişeyini biçok özledim. Ne kadar seviyosun diye sorduğumda "Kocamaaannn" demeni, Kızdırınca "Eşşek" demeni, Ne biliyim işte özledim. Hiç elini tutamadım ya da gözlerine bakamadım, Sesini de duymuşluğum hiç olamadı Lakin resimlerinle sohbet etmeyi özledim. Olmuycak bi dilek olduğunu en başından beri biliyorum, Biliyorum da ne biliyim olmuyo ki işte... Resimlerinde hala çok güzelsin... İşte ne biliyim, hala bakakaldırıyorlar kendinlerine Ve de hala heycanlandırıyorlar görünce... Gözlerin hala öyle bi bakıyo ki; sanki resim değilde gerçek gibi, Aynı eskisi gibi işte... Neyse, sen bakma bana, Saçmalıyorum ben öylesine, Lakırdılarım bunlar benim, bildiğin zırva zırva... Ha, bu arada hala... Neyse boşver, her zamanki zamazingolarımdan söylüycektim işte... Bazen gönlünün sahibinden duyduğun bi söz kıyar kalbine, Sakatatçının bi eti parçalaması gibi parça pinçik eder yüreğini, Dokuz buçukluk bi şiddetle sarsar... Sense bu ic depreminin enkazından çıkmaya calışırken Uykuyu iyi bir sığınak olarak görürsün ve uyursun... Ama uyuyabilir misin ki? Uyku da gelmez senin gibi. İkiniz de aynı boksunuz. Yoksa ikiniz birlik oldunuz da bana gıcıklığına mı gelmiyosunuz? Uykum kadar yoksun. Sızmaları da saymazsak hiç yoksun. Harbi sen ne zaman oldun ki? Ben kendimi bildim bileli yoksun. Yokken bu kadar aklımda nasıl olabiliyorsun? Yoksa efsunlu, hokus pokuslu musun? Çok param olsaydı; çokca uyku satın alırdım. Biraz da tatlı rüya kattırırdım. Paranın geri kalanıyla da falan filan yapardım işte... Şöyle derdim satıcıya: Gecelerin iyisinden yarımşar kilo tartsana, az mıncıklanmış olsun, Tezgah altından çaktırmadan atılan çürüklere alıştık nasıl olsa... Yediyüz elli gram da rüyaların tatlısından tart bakalım, Geçen ki gibi acısından karıştırma... Öyle işte... Belki bir günaydını hakediyorsun ama demiycem. Boşuna bekleme gece iyi geceler de demiycem. Merhaba ya da nasılsın, napıyosun da demiycem. Hiç unutmuycam seni ama hiç de hatırlamıycam. Adını duyunca bilmemezlikten gelicem.. Yalandanmışsın ya; en çokta ona içerledim. Sevmek mevmek hikaye biyerde de, En çokta aslında yokmuşsun ya; ona gücendim. Koftidenmiş o içimi cızlatan bakışların, Boştan yereymiş hayalimizi kurduğum gecelerim... Aslında biz hiç olmamışız ki, Sen değilmişsin ki bana sevdiğini söyleyen, Ben de ben değilmişim ki esasında kanmışım ben, safmışım, inanmışım... Yazıklar olsunun ta kendisisin sen, Yazık bile çok aslında sana ya; insaniyetliliğime, Eli açıklılığıma düştüğüne yat kalk da şükür namazını eda et... Perişan-ı halin bizzat kendisiyim şu gece-i karanlığın en körkütüğünde... Dibindeyim en ucuz şarabın, En adi sigaranın külündeyim şu saatte senin bokuna. Sen nerdesin mışıl mışıllarda mı? Aşk bazen nerelerdedir bilemezsin; Çoğu zaman da devrik bi cümleyi yarım bırakmış iki yavşak kelimedir. Çocukken şıpsevdi sakızlarından çıkardı aşk, En çokta kavunlusunu severdim o cikletlerin. En çokta çıkmaz sokağa benzetmekteyim aşkı. Doyasıya yaşarken nefessiz bıraktığı da olur, Yürürken düşe daldırdığı da... Aşk bazı bazı da hiç yapmaktır... Hiç yapmayı bilir misin ki sen, hiç denedin mi? Çıkılmaz aşk enkazından. Bööööyle bi boynu bükükler gibi beklersin, Gelen kurtaran, bi el uzatan olmaz; Esasen olur da senin olmasını istediğin kişi olmadığından; O ara gelenleri insan sınıfına koymamaktasındır. Duyguların yıkık dökük haldedir; Ne biliyim yani böyle bi ölüm ya da ölüme beş kalasındır, anlıyo musun? Üzerinden aşk treni geçmiştir yani ya raylara yapışıksındır... Şimdi elimde bi tek hayalin kaldı; Bi de kulağımda üç beş tane yalandan fısıltıların. Sana ait bi öksüz ben kaldım, Piç kaldı yüreğim lakin ağzını açıp da benim bi sevenim vardı diyemedi, Yutkundu sadece ama ağlamadı da, Susmak istedi canı, hiç konuşmadı, belki de seni anmak istemedi. Her gece deniz kenarında ağlayan balıklara eşlik etti, Sadece göçmen kuşlara yalvardı beni de götürün bu siktimin şehrinden diye... Ohoo! Bu filmin tekrarını kaç kez seyrettim. Şimdi bak bunun sonunda kız bırakıcak oğlanı, Hem de sırf öylesineden. Sonra ama çok zaman sonra; Efendiden bi çocuğun koluna girmiş vaziyette yürürken görücek oğlan kızı. Kız da oğlana bakaraktan ya da bakmayaraktan, Orasını tam hatırlayamadım, geçivericek oğlanın yanından... Ee kadın milleti diği misiniz, geçiverirsiniz? Aşk bitince dinlenmesi gereken tüm şarkıları, Oturup paşa paşa dinledim. Bazılarını bi kaç kez dinlediğim oldu, Bazılarını ise beğenmedim değiştirdim ve sonunda hepside bitti. Sanırım artık aşk da bitti. Biz de bittik. Ben ben oldum eskisi gibi, Sen zaten sendin yine sensin işte. İşte bi aşk daha bitti yeryüzünde. Dünya hala yuvarlak ve hala dönüyo, İnsanlar da dünyaya özenmeye devam ediyo. Öyle işte... Genelde konuşulmaz ayrılırken. Hala seviyorsan bakakalırsın arkasından... Zaten ağlamaklı olunduğunda konuşmak zordur. Benim gibi deliysen balıklarla arkadaş olursun, Gecenin bi saatinde tren seslerini dinlersin, Bi boka benzemeyen sözler yazarsın şiirsel makamda. Onun sevdiği bi yemeğe denk gelirsen iki hatta üç tabak yersin Ve yine onun çok sevdiği ama senin bişey anlamadığın şarkılardan dinlersin. Mimiklerin kadar olamazsın bazen. Bi ara kız bozar sükuneti ve "Artık beni sevmiyosun diği mi?" der. Sense zamanında onu çok sevdiğini söylediğin Fakat bırak eveti bi hayır cevabı dahi alamadığın için; Cam kesiği yaraları gibi kanamaktasındır. Sen sadece "Bilmiyorum." diyebileceksindir, Ağlamaya yüz tutmuş karıncalı bi sesle, Oysa ki usta mimiklerin "Gitmesen?" demektedir... Ne o, pili bitmiş radyo gibi sustun? Biterken parazit yaparaktan gacur gucur da etmedin. Hayretlerdeyim ve de merak-ı halimi gidermek için sormaktayım: Pilin şarkıdanak bitti de ondan de mi? Rüzgar gibi estiriyosun beni hayal dünyanda da Bikerecik dindiriyim demiyosun. Az değilsin ulan kız! Lakin ben de çok sayılmam. Bitersem, afallayaraktan görürsün iç çamaşırının altını. O zaman naz mı yaparsın, 62’den tavşan mı yaparsın artık görürüz hep birlik... Sen batı istikametinde bir gün gibi karanlaşıp gittin gideli, Hiç bir tan ağartısında esmedi seher yeli. Gün doğdu doğmasına ya, öylesine işte. Bembeyaz bulutların bile ağlamak çekti canı. Balıkların dahi gözlerinin önünde yer yer su birikintileri oluştu. Kuşların boğazı düğümlendi, bir bukle ötüşseler dayanamayıp ağlıycaklardı. Güneşin bile gözleri dolmuştu da güneşliğine yediremiyordu ağlamayı... Ya öyle işte... Alıp başımı gidicem hayalinden uzak yerlere de neresi ki oralar? Neresiyse neresi! Verdim kararımı, koftiden değil harbiden gidicem. "Gidicen de napar, ne edersin?" diye sormuycan. Biliyorum da insan gene de bekliyo be çikolata kaplı bi iki güzel lakırdı. En nihayetinde sevdik işte, piçlik yapmadıkya! Güle güleyi beklemese de elvedayı arıyo kulaklarımız... Hani diyorsun ya; "Sen çok gaddarsın Bırak ağladığını, gözlerinin dolduğunu bile hiç görmedim."diye. Kirpiklerim ıslanır da kayganlaşır, Kayganlaşır da gözlerime tutunman zorlaşır, Zorlaşır da mazallah düşer müşersin diyerekten tutuyorum kendimi Ve de göz yağmurlarımı içime yağdırıyorum sağnak sağnak... Vah vahlar olsun ki; hayalindeki gibi kıytırıktan pısırık bir adam olmadım. Sen çok istedin böyle mülayim, efendiden birisi olmamı Lakin benim mayam kaldırmadı. Nazını çekmedim, üstüne titremedim, her dediğine tamam demedim, Üstüme başıma, konuşmama, çevreme çeki düzen vermedim Ve de bilakis yanına yakışmadım... Hayallerinin amına koydum sanırım Ama artık idare et bu seferlik, ayılığıma veriver! Ben cafcaflı laflar etmesini beceremiyorum, Zaten diksiyonum da bozuk. Kibar yerlere gitmeyi sevmiyorum, uyuz oluyorum oralarda. Ben balık ekmeğe tavım sen hamburgere. Yabancı müziklere bayılıyorsun, ben daha ne dediklerini bile anlamıyorum. Yav çayı bile ben ince belli de içiyorum, sen fincanda. Hele arkadaşlarını hiç sorma; onlar beni kaba adam olarak tanımlarken Ben onları adam yerine bile koymuyorum! Şanstan yana bahtımın meteorolojisi her daim kara bulutlu ya; Hava durumunu sallayan kim! Simsiyah talihimin inadına totoda her hafta banko geçiyorum Galatasaray’ı. Hala nostaljik şarkılar dinleyip, yeşilçam filmleri izliyorum. Hala kumarda hile yaparak kazanaraktan aşkta kaybediyorum. Aynı bıraktığın gibiyim, adam falan olamadım. Hala nokta koyar gibi her cümlede ya sikiyorum ya koyuyorum... Ne çok kazanmak ne de çok yaşamak peşindeyim... Öyle efendi bi adam olamam ben, Canım sıkılınca ya söverim ya da döverim. Giydiklerime de önem vermem, Bi elbise hoşuma gittiyse yırtılana kadar onu giyerim. Konuşmam düzgün değil, diksiyonum bozuk. Çok küfür ediyorsun diyenlere: "Küfür etmiyom ben amına goyum!" diyecek kadar da küfür ederim. Geçimsizim, aksiyim, gıcık bi adamım. Yakışmam yanına... Yakışmadım da zaten... Şarkılar seni söylerdi ve her şarkının en güzel yanıydın... Güzel sözlü şarkılar eskide kaldı, Ee sen de tabiyatıyla ve de onlarla birlikte forsun da nostalji oldu. Şimdi şarkılar yok mu peki? Var. Şimdiki şarkılarda sen yok musun peki? Varsın lakin şimdiki şarkıların sözlerinde bi bok yok... Haa bu arada gözlerine dikkat ettin mi? Gözlerinde de eski bakışlar yok... Gitmek ya da kalmak. Bazı zaman olur ki; ikisi de bi anlam ifade etmez. Küfürden tut da ölüme kadar her bi bok seçenek olarak gelir aklına. Bi zaman sonra da o gereksiz hal-i ruhun ortadan kalkar kendiliğinden. Bi iki gülüp oynarsın o aralar. Sonra kaset başa sarar gene mort olursun. "Ne diyelim işte hayat." der, teselli eden çok bilen arkadaşlar da... Hiç birşey eskisi gibi olmaz. Herşey de yenisi gibi kalmaz. Hayata gıcığım zaten, Tuttuğumuz takım desen bu sene bokunu çıkardı, Biyerlerde gereksiz savaşlar var her zamanki gibi, Bazıları şu anda mışıl mışıl uyurken, Bazıları ise saf bir kızı kandırıp becermekle meşgul, Kimileri kendini arabeske verip şarkılar dinlerken, Kimileri TV’de yayınlanan saçma programlara öylesine bakıyor. Falan filan, şey mey... Öyle işte... Hayat gelip geçiyor... Sahi hayat demişken; sen hayatını nasıl geçiriyorsun görmeyeli? Niye sustun? Utanma, hadi söyle! Yoksa hayatın sana mı geçiriyor? Ne zaman ki gözlerime gözlerin düşmekte, O vakit uyku bana uzaklardan dalga geçer gibi El sallayaraktan bay bay etmekte, Bazı geceler nanik ettiği bile oluyor. Sana benzetiyorum uykuyu, hık demiş burnundan düşmüş diyorum bazen. O son gidişinde sen de dalga geçer gibi iyi geceler demiştin, hatırladın mı? Sensiz bir gece, hem de iyi... Benim her daim kafam iyi de, Merakımdan soruyorum o gece senin de mi kafan iyiydi? Ne mi saçmalıyorum? Hiç! Öylesine! Gırgırına! Sorma işte! Yok bişey! Mahsuscuktan! Deliyim ya hani ben, hah işte deliliğine! Ver şimdi bi sigara! Dolabın alt gözünden de köpek öldüreni getir! Teybe de Erkin Koray’ın kasedini koy! Hadi bakma öyle salak salak! Bi boka yara! Kaldır götünü seni sürtük! Geceleri yalnız olmadığını hissettiren bi dost sesidir; çöp kamyonu sesi. Esasen sadece ses de değildir. Gece karanlığında dönüp duran sarı lambası da bi başka şenliğidir. Bana sorarsan; şehir demektir bu, yaşam demektir, Hayatın akışıdır, zamandır aslında. Sinirliysen küfürlerine bahane de olur mütemadiyen... Öyle işte... İstifayı basaraktan çaktım elvadayı; Tazminatımı da başımın gözümün sadakası olsun diyerekten Almayıp ayrıldım Gönül İşlerinden. Başkasının gönül işinde mişinde çalışmam daha, Paydos diyorum sana! Çaktın mı? Kendi gönlümün işini kuruyum diyorum, Patron olup gel keyfim gel diyorum! Hani olur ya; yolsuz kalırsın; hemen gel, bizim muhasebeye uğra, İş yok senin gibisine de eline üç beş attırırlar işte! Gözlerimin bittiği yerde, Gözlerimin döktüğü şelaleye karışmış bir çapak gibi sessizce giden, Gönlümün kırılan en ufak en geri yapıştırılamaz parçası Ve de küfürlerimin en okkalısı olaraktan zihnimin bi taraflarındasın... Tınsın tın; hayalini görünce tınlamadığım. Cızsın diyorum sana ufsun, yoksun, hokusa pokusa karışmışsın. Bay baysın... Bazılarının hoşuna gitti, bazıları beğenmedi, bazıları da hiç görmedi... Bense öylesine yazdım kiminin şiir, kimininse boş iş dediklerini... Sadece gırgırına... Şimdi de öylesine yazıyorum. Sikdiret okumasan da olur! Ha bu arada... Neyse kafam kıyakya unuttum şimdi, ayıkken hatırlat! Şimdi yanımızdaki fıstıkla keyfimize bakalım. Öyle değil mi güzelim? Ulan kız sen de az sürtük değilsin ha. Bak bak cilvelere bak. Bu sürtük de dalgasını geçiyo benle. Aklı sıra beni kendine aşık edicek, Ayaklarımı yerden kesicek, sonra da tayyareden düşmüşe çeviricek... Nedendir bu? Kadın milleti işte, çokça naz, biraz işve ve de cilve falan filan durumları. Ulan delikanlı adam bu zarfı yer mi be? Eski eşyaya vurdun gene cilayı. Bununla bi kaç ay daha idare ederim artık. Ee neşem ve de tipim yerine geldiğine göre, Rakının yanında da meze niyetine hazır seni götürmekteyken; İki şarkı çal da kalbimiz pansuman olsun! En neşeli şarkıların içinden en şen şakraklarını seçip, En fingirdekliğinle kıvırtaraktan icra etmeni istiyorum eseri ki Daha bi kapılıyım cilvene ve de en felekten günümüzü yaşayalım! Erkan Gerenlik Serseri Aşkı Ya da Deli Saçması Sözleri |
SİZİ DELİRTMİŞ BU BİR GERÇEK...:))
BEN AKKILLIYIM DİYENLERİ EVİRE ÇEVİRE DÖVECEK KADAR DA AKILLISINIZ....
TEBRİK EDİYORUM AKLINIZI VE GÖNLÜNÜZÜ ...HAYRETTE YİM NASIL SIĞMIŞ TÜM YAZILANLAR...