Camdan ZambakHayata nasıl sarılırsan hayat ordadır diyordu annem gözlerinde bir çift sağanak bıraktığında ardından koşup da orada derin ve kancık bir yalnızlığın kolunda asılı kalmak istedim zamansızlığın eğilip kuduran sahte dişlerinde acıyan köhne bir ayrılıktı ateş… eteklerimde oynaşan soğuk ve dalgalı esintinin kız çocuğuydum şu en erkek yanımla anneme baktıkça kainat ondan iki adet göz istedim kendim için karanlıkla boyanmış duvarlara aldırış etmeden gündüzü şehla bakışlarla seyretti annem kaç asır kaç yüzyıl kaç bin nefes içinde merhametin demir çerçeveli iyimserliğiyle yürekler büyütürdü bahçemizde köşe kırlenti gibi duran kedilerin dibindeki kan çiçeği saksılarında kimsenin tadamayacağı iniltilerle gülümserdi mor işlemeli beyaz yorganın altından gece gibi olurdu sevinçleri soğuk ve keskin olurdu gece gibi sessiz ve kendi başına hayata nasıl sarılırsan hayat orasıdır derdi lâkin sarılacak bir hayatı bile olmazdı yastık altında biriktirdiği düşlerini saymazsak eğer sisli bir bakış gibiydi kararsız ve dağılgan bir nakış gibiydi süsten uzak yüzünün pembe kokusuna bandırdığım dudaklarımda aşınma bile bu yüzdendir bilirim ve bu yüzdendir zayıf bileklerimde hissettiğim nabzın atmamasına öfkelenişim artık bu yüzden de özler insan sırf bu yüzden ya da sebep göstermeksizin sevebilir özlediği şeyi hayata nasıl sarılırsan ordadır hayat ve insan yalnızca düşlerinin içinden seçebilir olmak istediğini varmak istediğim yer varmak istediğim insan varmak istediğim olasılık bir ölümsüz anne bir ölümlü çocuğun gülme mesafesindeyken beyinde çizilen yükseltiden düşen gözyaşı annem ve toz bulutu…kaç yüz solgun ve kenarı kıvrılmış hatırayla hala canla başla hayatı söyleyen dilsiz dudaklar yüzyıllık konuşma orucundan kalkan bir surat. gözbebeklerine dokunduğum şehirlerde ıssız anne şarkıları ninnisini arayan çocukların diliyle söylenir tansiyonu düşük gecelerde damarda durduğu gibi durmaz nabız saçaklarımdan dökülür yağmurun mersiyesi az şekerli sarhoşluk ve masada bir duble hüzünle… sükût olma arzusundaki toprak saçlarından can kadehleri boşaltırken iki vakit öncesinde iki vakit sonrasında bir çelik servi bir camdan zambak… Nevzat KONŞER |
Hayat nasil görürsen,
ya da nasil sarilirsan ya da
nerden bakarsan öyle midir gercekten -umarim-
Tebrikler