Zaman Gözlerimizin Ardında AkarkenZaman gözlerimizin ardında, akarken yarına Eyvah diyordu Her adım bir ileriye giderken Ruhumuzun ses verdiği çıkmaz sokaklarda Tırpanlar iniyordu ayaklarımıza Ömrün kör kuyularında kaybettiğimiz yürekler Köçeğin oynamaları altında seriliyordu ayaklar altına Karamsar bakışlar mermiyi yerken alna Karanlık şehrin fahişelerinin çığlıkları Sanki içimizde yankılanıyordu Doğurgan kadının doğum sancıları başlıyordu Çocuk düşümü yüreklerimizde Yaşam kartları bir, bir açılırken önümüze Geceye düşen kanlı çarşaf kokuları Kirletiyordu sinemizdeki aldığımız son nefesi Hayatlarımızın önüne çekilen demir parmaklıklar Gardiyanın cop gezimlerinde Tırmalarken beynimizi, aşka olan korkaklığımız Ürpertiyordu tenimizi Masallarda anlatılan devler çıkıyordu önümüze İri cüsseli adamlar ayaklar altında eziyordu yüreğimizi Anka kuşları kaf dağının ardına gizlenirken Yüzyıllardır uyuyan prenses Prensin öpücüğüyle uyanmıyordu uykusundan Ve düşler ülkesinde uzamıyordu rapunzelin saçları Helen’in yasak aşkı yok ederken Truva Kırallığını Damarlarımızdaki tüm şehirler yanıyordu Ötelerin ta ötelerinde sana olan susuzluğum Parça, parça edip yararken dudaklarımı Ölü çocuğun kefeni üzerime seriliyordu Şaman rahipleri yüreğimin ateşinde dönerken İskenderin orduları yakıp yıkıyorlardı Sol yanıma kurduğum tüm kaleleri Musa tur dağından inip asasıyla ortadan yararken kızıl denizi İhanetler furyasında yüreğimde inliyordu Züleyha Yusuf’un yasak aşkında inzivaya çekilirken Boş kalan ellerim kanlı gömlekleri arıyordu Gözlerimden süzülürken iki damla yaş Yüreğimizde akan sellere karışıyor Tufanlar koparıyordu ötelerde boranla birleşip Nuh’un gemisini arıyordu ağzın sularımız Ağrı dağına konmak için Zaman gözlerimizin ardında akarken yarına İçimizden bir ses eyvah diye bağırıyordu Har adım bir ileriye atılırken Sanki ellerimiz tırpan vuruyordu ayaklarımıza Ve yalnız gecelerde umut beklediğimiz yıldızlar Umutsuzca düşüyordu ellerimize Nurettin Aksoylu |