Nöbetçi Şiir...Bugün varız yarın yokuz. Tek bir ayna içinde, Yokluğumuza kanıt olan Düşsel yorgunluğa ait varlığımız ile. Hepsi aynı yüzlerin; Aynı tat, Aynı koku, Aynı ses, Aynı ruh içinde aynı yorgunluk Ve ayrı gözüken aynı sorumluluk! İmtiyaz sağlanmamış tüm belediye otobüslerinde, Korkuluğunda milyonlarca kez tükürülmüş Gönül denen damızlığı kesip hayattan, Özgür ve çıplak yağmur gibi oluverirken, Aynı sahipliğin aynı sahipsiz bakışlarında, Az çok ben buyum diyen varlığında, Islak pırıl ve kırılgan kımıl kımıl! Hepsi aynı yüzlerin içinde, Bir sen oluveren dünya; İmtiyazı zihnin tecavüzlerinde bir korku gemisinde. Aynılaşmış aynaları dahi bilmeyen, Katılaşmış beyin zonklamalarında, Kendini bir poh zanneden tüm varlıklara, İsyan edercesine kanamış bileklerinde, Az çok ben de işe yararım düşmanlıklarında, Hiçbir şeyi unutmayan nefesinde, Dünya dönmüyor efsanesinde, Tutulmayan düşsel avuntu, Sevgi tortu tortu! Bir derdi olan bin derdi olanla eş iken, Bir beni olan bir derdi aşanla keş isem, Gelecek küs olsun şimdi efsanene yeniden. Nasıl olsa Tek bir ayna içerisinde gölge dahi değiliz! Yollarda cambaz olduğumuz kurşunlarımızda, Tüm dünyayı izlerken, Hedef koyduğun yastık altlarında, İki gözün kadar değerli değilken tomarlar, Ve bir cin kadar esrarını anlayamamışken, Aynı yüzlerde; Aynı tat, Aynı koku ve aynı ses korkusuzluğunda; Bir şiirin kabusu oluverirken litre litre bir daha; Nasıl olsa Tek bir ayna içerisinde dahi izlemeye cesaretimiz yok, Kendimizi doya doya! Tüm eczaneler kapandı bu saatte yine, Şiir deneysel bir zombi kılığında. Yürekten kopup gelen tek ders: -‘Artık sus!’ Nasıl olsa bir daha doğacağız, Düşsel avuntularımızın yıkık dünyasına; Belki de son defa! |