UZUN YOL HİKAYELERİ -1TOPRAĞIN HİKAYESİ dilinden düşen umutla semaya baktı / toprak pırıl pırıldı hava şıkır şıkır olan cinsinden tıpkı kıymetli bir mücevher oysa toprak sıkıntılı toprak gergin sanki kısır gelin gibi şöyle bir hışımla gerinse çatır çatır çatlayacaktı kurak yüzü ah !... nerede kalmıştı eski kışlar baktığında beyaz küçük perilerin dansından başı dönerdi toprağın bembeyaz gelinlik giyerdi sanki kış boyunca kıpır kıpır olurdu her bir zerresi sanki koca göbekli , koca memeli bereket timsali Kıbele’yi andırırdı baharda yediveren gülleri gibi serpilirdi doğanın tüm renklerini çizerdi bronz tenine top top çiçekler açtırırdı bahar dallarında karıncalar daha bir keyifli kuşlar daha bir civelek sarışın başaklar ılık rüzgârın koynunda sevişen körpe kızlar kadar heyecanlı her bir kuytuda koklaşan gençler ah nasıl da mutlu ! tüm bunlardan toprak şimdilerde bir damla suya muhtaç guruldayan aç bedenine kızgın tekrar gökyüzünün berrak yüzüne baktı toprak soğuk işledikçe çorak bedenine kuru ayaza okkalı bir küfür salladı sonra soğuktan donmuş bağrına düşen serçeyi titreyen elleriyle ana şefkatinde sardı geçen günlerin hızına kırılgan soğuk yüzüyle ışığını çatlak bedenine üfleyen güneşe öfkeli yine de “gülümsemeliyim” diye derin bir iç çekti toprak tüm umudunu nisan yağmurlarına saklayarak… ayşe uçar 24/11/2010 |
Ellerinizre sağlık.
Esen kalınız...