Islak Kızıl Sacların Döküldü Yüzüme
Islak Kızıl Saçların Döküldü Yüzüme
Islak kızıl saçların dökülürken yüzüme Gözlerinde sürgünler yedim Sorgulandı yüreğim Göçler başladı gönül diyarımdan Takıldığım Kervanlar arkasında Sonu olmayan yollardayım senelerce Esaret her şafak gün doğumuyla başlar Yosun renkli yaprakların fısıldadığı şarkılar Sürgüne gönderir haritasız şehirlere Asi damarlarımda kanım çalkalanır Karanlık alacaların çöker, ruhumun üstüne Bedenim titrek bir güneşle buluşur Üşütür sensizliğe Bal arısının kanatlarına gizlerim umutlarımı Dağıtır çiçek, çiçek özüne Koparmaktan korkar, koklarım Ellerimin arasındasın sanırım Avuçlarımın ortasında solarsın Gökyüzü boşalır üzerime Yağmurlar sağanak yağar Toprak kokusunda yokluğuna yanarım Her yokluğun eşkıyaları taşır şehrime Umutlarla doldurduğum hanelerim yıkılır Sensizlik dem vurur benliğime Kelebeğin kanat seslerinden korkar Harami mağaralarına taşınırım İmkânsızlığın fırtınaları sarar, gönül ovalarımı Kâr tipiyle çevirir, kuşatır dağlarımı Don vurur yüreğime Sel suları sökün indirir kayaları üzerime Çağlayanlarda dağılır gark olurum Sevdamın son durağıdır bu yolcu Kara tren katarları takmış arkasına Umutlarımı taşır umutsuzluk yaylasına Her çengi misafir olmuş, çaresiz aşk sofrasına Çığırtkanlar başucumda, keman sesleri kulağımda Ayrılık şarkısı çınlar gönül otağımda Kaya tuzlarında, dağılırım çorak topraklara Islak kızıl saçların dökülür her gece yüzüme Yıldızlar damısın diye bakarım gökyüzüne Gözlerim gözlerinde hayale dalar Umutsuzluk diyarımda bağlar bozulur Gözyaşlarımda dökülürsün her gece yeryüzüne |