HASRETİN GÖLGESİNDE!
Kendime hasret yaşadım
Bebeklik zarını patlatarak Hayata ilk adımlarımı atarken, Kıbrıs savaşında buldum kendimi; Yakınlarımızdan bazıları Hasret çığlıkları arasında Geride eşler ve çocuklar bırakarak Vatan için yolculuk vardı savaşa Ben o yıllarda, Düşünen adam edasıyla, Her şeyi takıyordum kafama Takıyordum takmasına da, Oyun olunca koşuyordum çamurlara Beş yaşıma basmışım bu yıllarda Hayatın yükü omuzlarımda, Bazen oğlakların ardında Yorulursam hayvan kovalarım Ekin tarlalarında; Gözüm daha yeni açılıyordu Tanışmadığım bu koca hayata... Sazlardan yapılmış karanlık evde Az mı diz çöktüm babamın yanına Üç beş dua öğrenmek için merakla; Babam dürüst adamdı, Kimseye boyun eğmezdi Ekmeği için taşları delerdi; Tabi bu ara 411 fiyat motorla Taşları taşıyarak tarla çıkardığımız günleri Anılar arasında hatırladıkça Çocukluğumu silemiyorum hafızamda... Benim babam dağ başında Yalnız adam kaftanıyla Yorulmamak için çıkmıştı yollara, Geceleri sürek yapar Gündüzleri hayatı anlatırdı bizlere, O da iyi görememiş bu günleri O görseydi beni bu halde şimdi İnanamaz oğluna kahrolur giderdi; Çocukken söz vermiştim Onu incitmeyeceğime, O incinmesin yattığı yerde... Oğlum çok doğrusun ama Yufka bir yüreğin var Dikkatli ol bu acıma, Acınacak hale getirmesin seni; Diye öğütlerde bulunurken İlkokul yoktu hayatımda, Abartmıyorum,ben hayatın çocuğu, Hayata yenilirken anladım bunu... Er meydanı bu yenmekte yenilmekte var, Yenilsemde yaşıyorum inadına herşeye, Yaşarken yaşamadıklarıma yanıyorum! Babamın nasihatlerine asılırken Arada bir irdelesydim ya! Oğlum karşındaki söyler dini gibi Sende inanırsın imanın gibi, Evet hep doğru söyledi babam Biz inandık imanımız gibi, Ama karşıdakinin bir çok dini vardı Babam bunları bilemedi, O aydınlıkta yaşamayı severdi Bana da hep aydınlıları öğütledi Çıkmadım babamın nasihatından dışarı Aydınlık kladı içimin her yanı; Bir ipte oynayan bu kadar cambazı Bilemedi babam ama yanılmadı Türlü türlü hali olan bu kadar varlığı Düşünerek neden yaşamalıydı; Demek biliyordu, Paranoyak eylemin saçmalığını... Benim babam mert adamdı Civarda cömertliğini herkes bilirdi, Uçan kuş bahçesine tünerdi Kürt Kadir sepeti doldurur giderdi, Davacılara hazırlanan çaylar Benim elimden geçerdi, Kuru ekmek yesekte Yumurtlayan bir tavuk Gelen misafire kesilirdi, Tahtın üstü düğün yeriydi Benim babam böyle biriydi Düşmanlar barışır giderdi, Her sözü Kanuni osmaniden derindi; O da başkları için kendini yedi Biz baba oğul kendimizi yaşamadık ki, Kalktığımızda başkları Yattığımızda başkları Böyle gitti o güzelim yıllar... Dönüp baktığımda geriye Hey ahmak oğlu ahmak diyorum kendime, Nedir bu sırtındaki heybe Ne var sana ait heybenin içinde, Sen taşıyorsun ama, Başkaları koydu üstüne, Dürüstlük dürüstlük diye diye Ömrüm gelip dayandı kabire; Babam bıraktı onu bana hediye Kırmadım onu bu günlere geldim ezile ezile, Oysa ben küçükken başladım düşünmeye O gün karar verseydim büyümeye Dürüst olmazdım inadına herşeye Hayatımdaki yaşamadığım yılları görünce Kahroluyorum kendi kendime, Babam intaharı öğütlemiş bizlere Dürüstlüğün bedeli buysa, İstemiyorum onu alın sizlere Başıma gelenlere göğüs gere gere Sabrederek geldim bu günlere, Kahrolası ahlaksızlığın gölgesinde Dürürstlüğün postunu kim nede! Yemin ediyorum herkese, Kahbeliğin olduğu yerde Kurt gibi saldırmazsam onların üstüne, Utanç duyarım bu halime, İnsan gibi davrananlar içinde Sansar gibi davranırsam namerdim işte, Bundan sonraki felsefem böyle biline Yoksa hasret giderim kendi kendime!... Yıl:10.01.2005 Saat:00.30-01.30 Yer:Çengelköy/İst EROL KEKEÇ) |
merhabalar...............